Son düzlüğe girmişken

ARTIK iletişim olanakları sınırsız; sadece yaşadığınız belgenin değil, her coğrafyadan bilgi sahibi olabiliyorsunuz.

Haberin Devamı

 
Örneğin sadece İzmir’i; yine gazete olarak bize bağlı olan Çanakkale, Uşak, Balıkesir, Aydın, Muğla, Denizli’yi değil, merak ettiğim birçok kentin seçim kampanyalarını takip ettim.
Çekişmeli geçen ve çok konuşulan yerler var.
Mersin, Bursa, Eskişehir, Adana gibi...
Başkan adaylarının vaatlerine bakıyorum, yapmak istedikleri projeleri dinliyorum, acil yapılması gereken yatırımları okuyorum.
Ve alt alta sıralamaya çalışıyorum.
Hani bir reklam vardı ya; “Çok çalışmamız lazım, çok...” diye içimden geçiriyorum.
Çünkü her birini yapmaya kalksak, yüz milyarlarca dolarlık bir kaynağa ihtiyacımız olacak.
Evet bazılarını zamana yayacağız, bazılarını sıraya koyacağız, bazılarını da hemen yapmak zorunda kalacağız.
Türkiye’nin gerçekten de bir an önce bu seçim atmosferinden çıkıp ekonomiyi konuşması gerekiyor.
Vaat edilenler, önerilenler, yapılmak istenenler elbette Türkiye’nin geleceği için çok önemli...
Ama şunu da kabul etmemiz gerekir ki; kaynaklar sonsuz değil.
O yüzden mega projelerden daha çok günlük hayata dokunan, küçük düzenlemelerle yaşamı kolaylaştıracak dokunuşlar önem kazanacak.
Aslında kent yönetiminde bir rötuşun bile büyük sonuçlar yarattığını yaşayarak görüyoruz.
Türkiye altı gün sonra seçime gidiyor.
Tartışması bol, üslubu sert bir seçim süreci oldu.
Dilerim 1 Nisan sabahından sonra kimler seçilirse seçilsin kendilerini tebrik eder, sonra da kampanya sürecinde vaat ettiklerini yapma fırsatı tanırız.
Türkiye’nin çok çalışması lazım; çok...

Haberin Devamı

 
İzmir’i yine örnek gösteriyorum

BİRÇOK adayla buluşup konuştum, kendilerini ziyaret ettim, sokaklarda izledim.
Bizim bölgemizde olanları da televizyonlarda, sosyal medyaları üzerinden dinledim.
Herkes üsluptan şikayetçi.
Bizde siyaset maalesef öyle; meydanların dili sert...
Aslında vatandaş kadar siyasetçi de bunu eleştiriyor.
Gel gelelim; bunu değiştirmek için nedense adım atmıyorlar.
Bakın İzmir’i hep örnek veriyorum.
Her şeye rağmen İzmir’de kampanya her zaman olduğu gibi çok seviyeli geçti.
Cumhur İttifakı’nın adayı Nihat Zeybekci de, Millet İttifakı’nın adayı Tunç Soyer de yapmak istediklerini anlattı.
Siyasetin içinde kalarak, demokrasiyi savunarak ve daha önemlisi İzmir’in, Türkiye’nin geleceğini düşünerek kampanya sürecini yönettiler.
Sadece ben değil; birçok insan da böyle düşünüyor.
Kimin kazanacağını elbette halkımız belirleyecek.
Yine dileğim 31 Mart akşamı sandıktan çıkanı, 1 Nisan sabahı yine rakibi gidip ziyaret ederek kutlasın.
İzmir’e de, aslında demokrasimize yakışan da budur.

Haberin Devamı

 
Tramvayı hep savundum

TUNÇ Soyer de, Nihat Zeybekci de “Tramvayı uzatacağız” diyor.
Zaten Çiğli hattının projesi de, finansmanı da hazır...
Biraz tramvay tartışmalarını hatırlayın.
“İzmir’e tramvay lazım değil” diyenler de olmuştu; “Bizim önceliğimiz tramvay değil” diyenler de...
Beni takip edenler bilir.
İlk günden beri tramvay projesine destek oldum.
Hatta bizim gibi büyükşehirlerin bu projeleri 50 yıl önce yapmış olmaları lazımdı.
Bugün Avrupa’nın bütün şehirlerinde tramvay hattı vardır.
Ancak bizim geçmişin şehir plancıları, mimarları, başkanları nedense bu projeleri hiç önemsemediler.
Tekrar ediyorum.
İzmir’e tramvay lazımdı ve toplu ulaşımda önceliklerimizden biriydi.
Şimdi uzatılması gerektiğini de yine en başta savunanlardan biriyim.
Aziz Kocaoğlu’na ısrarı yüzünden herkesin teşekkür etmesi lazım.

Haberin Devamı

 
Körfez geçişi de savunuyorum

KÖRFEZ geçiş projesini de en başından bu yana savunuyorum. Bakın; İzmir gibi körfezle ikiye bölünmüş bir kentin buluşmasını sağlamak lazım. Yine “Öncelik” diyebilirsiniz, hatta kaynak deyip “Gereksiz” diyebilirsiniz.
Büyük şehirlerde ulaşım altyapısını çözebilmek için radikal adımlar atmanız lazım.
Üstelik körfez geçişleri dünyanın her yerinde uygulanıyor.
Çok da başarılı örnekleri var.
Ben körfez geçişini savunuyorum; tramvay, metro kadar acil ve gerekli buluyorum.

Yazarın Tüm Yazıları