Paylaş
Bana göre çok isabetli, Türk siyaseti için gerekli bir adımdı.
Hep yazıyorum.
Siyaseti meslek olarak görmemek gerekir.
İnsanlar birikimleriyle, deneyimleriyle, vizyonlarıyla, fikirleriyle siyasete güç katmalı.
Yani siyasete bir şeyler almak yerine bir şeyler vermek için girilmeli.
İster tüzüklere yazılsın, isterse bu bir centilmenlik kuralı olsun; ama siyaset yapma süresi mutlaka sınırlandırılmalı.
Siyaset bir meslek olarak görülünce kimse emekliliği düşünmüyor, koltuklar boşalmıyor. Böyle olunca da yeni isimler, yüzler siyasete giremiyor.
Oysa etrafımda siyasete ilgi duyan çok kişi biliyorum.
Gelin görün ki onların siyaset yapacak zeminleri maalesef yok.
Bir partiye üye olsalar, kemikleşmiş o kadrolar arasından sıyrılıp bir yerlere gelmeleri mucizelere kalacak.
Sabredip bekleseler, o kısırdöngü içinde patinaj yapacaklar.
Söylüyorum.
Siyasi partiler yasasında mutlaka değişikliklere gitmeliyiz.
Gençlerimize siyaset yaptırmalıyız.
Kadınlarımız sadece kontenjanla değil, davet edilerek, siyaseten önleri açılarak politikada olmalı.
Bu yerel seçimlerde şahsen yeni isimler görmek isterim.
Hem de her partiden...
Bu görev il başkanlarına, genel merkezlere düşüyor.
Gelin bu seçimlerde bunu yapalım.
Projeler yaraşsın, fikirler yarışsın.
Kocaoğlu’nun kararı doğrudur
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu “Aday olmayacağım” dedi.
“Üç dönem yeter” dedi.
“Ben CHP’liyim. Partimi bırakmıyorum, siyaseti bırakıyorum” dedi.
“Ben 15 yıllık görevimi bir arkadaşa devretmeyi daha doğru bulduğum için aday olmadım” dedi.
“Belediye başkanlığı için 10 senenin yeterli olduğuna inanıyordum. O dönem Adalet ve Kalkınma Partisi’nin adayı Sayın Binali Yıldırım olmuştu. Güçlü bir ismin karşısına çıktım” dedi.
Dedi de dedi...
Takdir edersiniz ya da eleştirirsiniz; Kocaoğlu zirvedeyken bırakmasını bildi.
Siyaset başka platformlarda yapılabilir.
Ve farklı görevler de alınabilir.
Ama güçlü demokrasilerde alınan her görevin bir süresi vardır.
Bu sürelere sadık kalmak da işin doğrusudur.
Akdeniz’in en iyi yarışı Bodrum Cup
Bodrum Cup’ın bu yıl 30’uncu yılı...
Türkiye’de böyle organizasyonları 30 yıl sürdürmek hiç kolay değil.
Oysa bu etkinlikler Türk turizmi için çok önemli.
Dört tarafı denizlerle çevrili bir ülkenin çok daha büyük ve geleneksel yarışları olmalı.
Bodrum da onlardan biri.
Hatta birincisi...
Bu yıl ilkler de var.
İstanbul etabı da eklenmiş oldu.
13 Ekim’de başlayacak, 22 Ekim’de Bodrum etabıyla devam edecek.
Amerikan Hastanesi ve Four Seasons Hotel sponsorlar...
Geçen yıl 150 yat ve 1500 yelkencinin yarıştığı festivalde bu yıl 200 yatın yanı sıra toplam 10 bin izleyici ve yelkencinin katılımı hedefleniyor.
Bodrum Cup, Akdeniz’in en iyi yat yarışı olma yolunda ilerliyor.
Otoyolda geriye yüzde 5 kalmış
İzmir–İstanbul otoyolunda geriye sayım başladı.
Sadece yüzde 5’lik bölümün yapılması bekleniyor.
384 kilometresi otoyol, 42 kilometresi bağlantı yolu olmak üzere 426 kilometre uzunluğundaki projenin tamamında 98 kilometre otoyol, 16 kilometre de bağlantı yolu işletmeye açıldı.
Ben otoyolla birlikte İzmir’in ekonomisinde ve sosyal hayatında bir sıçrama bekliyorum.
Tabii, otoyolun geçtiği kentlere de bu hareketlilik gelecek.
Son dönemde gayrimenkuldeki değer artışlarında da bu gözüküyor.
Tabii önemli olan bu süreci yönetebilmekte...
İzmir’e gelmek daha kolay olacak ancak kent içi trafiğini rahatlatacak önlemleri de şimdiden almak gerekir.
Örneğin ikinci çevre yolu, örneğin körfez geçişi...
İzmir–İstanbul otoyolu kadar bunlar da önem kazanıyor.
Hatırlatayım istedim.
Paylaş