Paylaş
Eğer bir özeleştiri ortamı yaratmazsanız.
Eğer zaman zaman insanların gazını almazsanız.
Eğer teşkilatı motive edecek yollar bulmazsanız.
Eğer gerçekçi hedefler koymazsanız.
Eğer parti içi demokrasiyi çalıştırmazsanız.
Eğer hala geçmişi tartışıyorsanız.
Eğer ortak akıl sağlayamıyorsanız.
Eğer hesaplaşmayı bitirememişseniz.
Eğer siyaset yapma biçiminizi değiştirmiyorsanız.
Eğer sosyal projeleri unutuyorsanız.
Eğer halkın nabzını tutamıyorsanız.
Eğer seçimden seçime sandığı düşünüyorsanız.
Eğer İzmir’i garanti görüyorsanız.
Eğer “mış” gibi yapmaya, her şey yolundaymış gibi yapmaya devam ediyorsanız.
O zaman “Savcı olmadığını biliyoruz, ama cellatsın” sözleri havada uçuşmaya devam eder.
Peki bu sözler normal mi?
Peki bir partinin il başkanı, Karabağlar ve Ödemiş ilçe başkanlarının disipline verilmesiyle ilgili, “Ne savcı, ne de cellatım” diyor ve bu sözün karşılığında yine İzmir’in bir ilçe başkanı, “Savcı olmadığını biliyoruz, ama cellatsın” diyebiliyorsa...
Sonrasında da o başkana dönerek, “Siz benimle böyle konuşmaya iyi alıştınız. Sözlerinize dikkat edin. Ben kelle almaya meraklı değilim. Arkadaşların suçları yoksa aklanırlar” diyorsa...
Bu konuşmalar zoraki tatlıya bağlanıyorsa...
Ortada bir sıkıntı yok diyebilir miyiz?
CHP, hala 12 Haziran’da aldığı sonuçların hesaplaşması içinde...
Bu böyle devam eder mi?
Ederse bu tartışmalar sürüp gider.
Dışarıdan bakan bir gözle, söyleyebilirim ki...
CHP, İzmir’de dağınık bir görüntü sergiliyor.
Siyaset rüzgarı kendi lehine çevirme becerisi
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, birkaç hafta önce bir araya gelen ilçe belediye başkanları için biraz da kinayeli sözler söylemişti. Özetle; “Toplanabilirler, istedikleri kadar toplansınlar...” dedi. Başkanlar yine toplanmışlar. Üçüncü kez olduğu söyleniyor. Toplantı sayısı belli olduğuna göre bu seçim öncesinde yapılan bir girişim değil. Demek ki, seçim sonuçları, genel gidişat, sonrasındaki stratejiler ve uygulamalar konusunda bazı sıkıntılar var.
Ve böyle buluşmalar zorunlu hale geliyor. Nedenlerini, gerekçelerini bilemiyorum.
Ama bu fotoğraf da CHP açısından dağınık bir görüntü yaratıyor. CHP’nin Türkiye’de en fazla bayrak gösterdiği, “Varım...” dediği, herkesin sembol yaptığı bir yerde bu dağınıklık psikolojik üstünlüğü seçim sonrasında lehine çeviren AK Parti’ye yarar. Siyaset de böyle bir şey... Rüzgarı kendi lehine estirme becerisi...
Merak ediyorum
Acaba ilçe başkanları kendi arasında toplandıktan ve bu bilginin medyaya sızmasından sonra İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, o başkanlardan birini arayıp, “Bir sıkıntı mı var” diye sormuş mudur? Ya da o başkanlardan biri Kocaoğlu’na, “Şöyle şöyle sıkıntılar var, konuşmalıyız” demiş midir? Ya da İl Başkanı Tacettin Bayır, “Gelin başkana gidiyoruz” diye telefon açmış mıdır?
Bir türlü anlayamıyorum
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın İnciraltı bölgesini kapsayan iki planına itiraz yağmış. İnciraltı kesimi planına altı meslek odası, mülk sahiplerinin kurduğu İnciraltı ve Bahçelerarası Güzelleştirme Derneği başta olmak üzere toplam 18, Balçova Kaplıcaları Kesimi planına ise yedi itiraz yapılmış. Yapılsın, yapılsın... Alıştık nasıl olsa da... Allah aşkına Türkiye’nin bir başka yerinde 20 yıldır devam eden, ama hala itirazları bitmeyen bir başka plan var mıdır? Bu kadar etkili, yetkili ve bir o kadar da dünya görüşü ilerici, batılı, çağdaş insan neden bir araya gelip, kimsenin itiraz etmeyeceği, herkesin ikna olabileceği bir plan üzerine uzlaşmaz? Hala anlayamıyorum
Bakan Yıldırım’a tavsiye
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, projeler konusunda “Gerekçesiz, ideolojik engellemeler olursa, gerekirse özel kanun çıkarırız demiştim. Önce mevcut yapıyı göreceğiz. Bir yere tosluyor muyuz diye bakacağız” demiş. Binali Bey, bence bu özel yasayla ilgili teklifi şimdiden hazır bulundurmalı. Çünkü, İzmir’de itirazlar bitmez, kentsel dönüşüm gibi büyük ve göründüğünden daha önemli projeler de özel yasa olmadan götürülemez. Özel yasa sayesinde hem İzmir rahat bir nefes alır, hem de zaman kaybı yaşanmaz.
Paylaş