Ortaklık iyidir diyen girişimci

BELKİ de bugüne kadar herkes size ortaklık yapmanın ne kadar zor olduğunu söylemiştir.

Haberin Devamı

Doğrudur...
Türkiye’de, özellikle de Ege Bölgesi’nde çok ortaklı model denemelerinin çoğu başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Aile şirketlerinin büyük kısmı ya ikinci kuşakta zayıflamış ya da üçüncü kuşakta, ya şirketin kapanmasıyla ya da satılmasıyla sonuçlanmıştır.
İşte, bugün size bunun tam aksini söyleyen birini anlatacağım.
“Ortaklık iyidir. Hem de çok iyi..” diyen bir girişimciyi...
Adı Talat Zurnacı...
Zurnacı, Salihli Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı...
Talat Bey’i çok uzun yıllardır takip ediyorum.
Salihli Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı olarak birlikte hareket etmenin sinerjik gücünü dalga dalga tarım, ticaret, sanayi ve turizme yaydı.
Yaymakla kalmadı, elini değil, başını taşın altına koydu. Nasıl yapılacağını kendi uygulamalarıyla fazlasıyla gösterdi.
Dünya vizyonuyla, bildiği yabancı diller ve sanayici kimliğiyle, mevcut kapasitesinin tamamını kullanabileceği, etkinlik katsayısı daha yüksek misyon üstlenebileceği hedeflere yönelmek istiyor.
Talat Zurnacı, 1955 yılında Kosova – Prizren’de doğmuş.
Ailesiyle birlikte Türkiye’ye 1959’-da göç etmiş. 1977’de İstanbul Teknik Üniversitesi Elektronik Mühendisliği Bölümü’nden mezun olmuş.
Yüksek lisansını Fransa INPG elektronik branşında tamamlamış; yurda dönüşünde Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi Elektronik Bölümü’nde sekiz yıl çalışmış. Daha sonra Fransa Bilimsel Araştırma Merkezi’ne geçerek üç yıl da burada kalmış.
1985’te Vestel Elektronik AR-GE Bölümü’nde görev almış. Burada altı yıl Teknik Müdür olarak TV-monitör ve bilgisayar tasarımı ile IBM projelerinde lider olarak çalışmış. Son olarak da iç ve uluslararası satın alma direktörü olarak çalıştıktan sonra ayrılmış.
Ve kendi hikayesini yazmaya başlamış.
Teleset Elektromekanik Şirketi’nin Yönetim Kurulu Üyesi olarak Teleset ailesinin bünyesine katılmış.
2005 yılından beri Salihli Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürütüyor.
Aynı zamanda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin Avrupa Birliği Komisyon Sözcülüğü görevini sürdürüyor. Zurnacı, 2008 yılının sonbaharında Brüksel’de Eurochambres bünyesindeki Avrupa İşletmeler Parlamentosu’na Türkiye’yi temsil eden dört üyeden biri seçildi.
İngilizce, Fransızca ve İtalyanca biliyor.

Haberin Devamı

Zurnacı’nın hesabına göre bir artı bir eşittir üç

Haberin Devamı

SALİHLİ Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Talat Zurnacı, kurduğu şirketlerde ortaklık kültürünü benimsemesiyle tanınıyor. 25 yıllık girişimcilik hayatında kurduğu 10’a yakın şirketin tamamını ortaklıklarla gerçekleştiren Zurnacı, gençlere de bu modeli ısrarla tavsiye ediyor.
Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nde 1500’ü aşkın kişinin çalıştığı Teleset Grubu’nun beş ortağından biri olan Zurnacı, iş hayatındaki başarılarıyla da adından söz ettiriyor.
Manisa’daki Teleset’e 1985 yılında ortak olarak katıldığını ve bu tarihten itibaren yaptığı yatırımların her birini ortaklık yapısıyla gerçekleştirdiğini anlatan Talat Zurnacı, ortaklık kültürünün önemine yürekten inanıyor. Zurnacı’nın ortaklık felsefesi şöyle:
“Girişimleri bireysel değil de ortak olarak yaparsanız müthiş bir sinerji oluştuğunu görürsünüz. Bu durumda 1+1=3 olur. Bazen de ortağınızın kompetanı olduğu bir konuda ortaklık kurduysanız 1+1=11 olur. Tecrübeleri nedeniyle biri onlar basamağındadır çünkü. Salihli’nin girişinde kurduğumuz Lidya Sardes Oteli’ni inşa etmeye bir kişi belki cesaret edemezdi. Ama biz 12 kişi bir araya gelerek kentin simgelerinden biri haline gelen bu oteli kurduk. Ben şuna inanıyorum. Tek kişilik şirketler batmaya mahkumdur. Ama birlikte çok şey başarılabilir.”
Girişimcilikte ilk sırada sermayenin değil, cesaretin geldiğini vurgulayan Zurnacı, “Cesur kişiler girişimci olur. Sermaye de gerekir, ama önce cesaret” görüşünü savunuyor.
Talat Zurnacı, şöyle konuşuyor:
“Girişimcilik sermayeden önce gelir. Sermayesi ve parası olduğu halde ne yatırımı yapacağını bilmemek, girişimcilik ruhunun olmamasından kaynaklanıyor. İşsizliğin önlenebilmesi için işveren girişimcinin çıkması, yatırımcının olması ve yeni işyerlerinin açılması gerekiyor. Girişimci sayısının çok olduğu yerde işsizlik oranı daha azdır. Verimliliği artırdığı ve ekonomik büyümeyi hızlandırdığı için girişimciliğin önemi çok büyüktür. Girişimciliğin teşviki için ise, her kurum ve kuruluşun ulaşabileceği etkin ve net bir vizyon oluşturulmalı, vergi işleri yalınlaştırılmalıdır. Anne babalar, ‘Benim çocuğum girişimci olacak’ demeli. Memur olsun zihniyeti terk edilmeli.”

Hangi şirketi kimler kurdu?

Haberin Devamı

? SALİHLİ Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Talat Zurnacı ortaklık kültürüne gönülden bağlı... Ortak olduğu şirketler de şöyle:
Teleset: Manisa’daki beş ortaklı şirkette 1995’te Genel Müdür olarak göreve başladı. Daha sonra ortak oldu. Ortaklar şunlar; Talat Zurnacı, Rıdvan Aydın, Murat Çam (İzmir’den arkadaşı), Kemal Aşçı (Nükleer Araştırma Merkezi’nden arkadaşı), Philippe Graff (Fransa’daki öğrencilik yıllarından arkadaşı) Çerkezköy’de ve Romanya’da Teleset’teki ortaklarıyla kurulmuş şirketleri var.
Grappa: Salihli’de 2005 yılında kurulan şirketin 6 ortağından biri. (Talat Zurnacı, Yunus Çelik - Salihli Ticaret Borsası Başkanı ve Recep Gür, Hakan Erinal, Nazlım Çelik, Osman Gür)
Lidya Otelcilik A.Ş: 2005 yılında biri tüzel kişi (Salihli Güçlerbirliği A.Ş.) olmak üzere toplam 12 ortak tarafından kurulan Lidya Otelcilik’teki 11 ortak arasında Manisa ve İzmir’den birer, Salihli’den 9 ortak bulunuyor. (Salihli Güçlerbirliği A.Ş., Özcan Ünlü, Talat Zurnacı, İbrahim-Şevket İlhan kardeşler, Memduh Ünsal, Bahaettin Aksoy, İsmail Taşdelen, Müjdat Kemer, Rıdvan Aydın, Hasan Turgut, Hamdi Karadeniz.)
Agrolive Tarım işletmesinde de Salihli’den 5 ortağı var.


Sorunlarımıza tıbbi reçete

Haberin Devamı

TIP eğitimi sırasında öğrencilerimizin beynine kazımaya çalıştığımız iki temel kural var:
“Öncelikle, zarar verme!” ve “Hastalık yoktur; hasta vardır.”
Merak etmeyin tıp eğitimi konusunda bir yazı yazma gibi bir niyetim yok. Sadece bazı sorunlarımıza tıbbın bu iki temel kuralı ışığında bir göz atmak istedim.
Gündemdeki “demokratikleşme” konusu, tıpkı kortizon tedavisi gibi iki ucu keskin kılıca benziyor. Bazen hayat kurtarıcı iken, doz iyi ayarlanmadığında önemli yan etkilere yol açıyor. Bu tür tedaviler kullanılırken “Öncelikle, zarar verme” ilkesinin göz önünde bulundurulmasında, yani kaş yaparken göz çıkarmamakta yarar var. Gerçek anlamdaki bir demokrasinin ön koşulunun “toplumun eğitim ve bilinç düzeyinin yükselmesi” ve “toplumdaki bireylerin arasındaki sosyoekonomik uçurumların giderilmesi” olduğunun da unutulmaması gerek.
¡¡¡
Türkiye’yi hasta eden önemli bir etmen de kendimize özgü koşullar ve farklılıklar göz önüne alınmaksızın yapılan düzenlemeler. Özellikle hukuk alanında “kopyala – yapıştır” yöntemiyle, bize benzemeyen ülkelerden yapılan alıntılar, tıpkı uygun olmayan bir donörden alınan bir organ gibi şiddetli reaksiyonlara ve doku reddine yol açıyor. Bu sorun yeni de değil.
Yıllar önce Atatürk vergi ödemek için öküzünü satmak zorunda kalan köylüyü ve düzenlemenin sorumlularını ünlü sofrasına çağırır ve “Hastalık yoktur; hasta vardır” ilkesini çağrıştıran şu sözleri söyler:
“Bir kanun gerekti mi bu baylar İsviçre’den, Fransa’dan bir kanun buluşturur, Türkçe’ye çevirtirler; basıp imzayı, gönderirler Büyük Millet Meclisi’ne... Bunlar da hükümet incelemiş, benim zorlanmama gerek yok derler ve kaldırırlar parmaklarını, olur sana bir kanun! Sonra bir vergi memuru gelir, vergi borcundan Halil Ağa’nın öküzünü çeker satar? Sonra ben bunları görür, tasalanırım!”
(Atatürk’ün Fikir Sofrası”ndan, İsmet Bozdağ, Tekin Yayınevi)
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, okulgen@superonline.com)

 

 

Yazarın Tüm Yazıları