Okullar çok daha önce açılmalıydı

NİHAYET okullar açılıyor.

Haberin Devamı


15 Şubat Pazartesi önce köy okulları yüz yüze ve tam zamanlı eğitime başlıyor. Sonra da 1 Mart’tan itibaren tüm ilkokullar...
Aylardır yazıyorum, yazıyoruz.
Bana göre okulları çok daha önce açmalıydık.
Hibrit bir model uygulayabilirdik.
Vaka sayılarına, salgının seyrine göre açılıp kapanmalar yapabilirdik.
Çocuklarımızın hele ilköğretim çağındaki çocukların bir gün bile okullarına gitmeleri önemliydi.
Ben oğlum Atlas’tan biliyorum.
Sadece onu değil arkadaşlarını; sadece arkadaşlarını değil, bütün okulu takip ediyorum.
Başlangıçta motivasyonları iyiydi.
Anne, babalarıyla daha fazla vakit geçirmek hoşlarına gitmişti.
Evden çalışan anne, babalar da çocuklarıyla daha fazla vakit geçirdikleri için mutluydular.
Ama salgın uzayınca işler değişmeye başladı.
Çocuklarımıza daha az bilgisayara, tablete bakmalarını tavsiye eder, isterken; her şeyi bilgisayardan yapar hale geldik.
Bu sefer de dengeler bozuldu.
Hep yazdım.
Öğretmenlerimiz, okul yönetimleri de bu dönemi büyük bir başarıyla geçirdiler.
Sürece çok hızlı adapte oldular ve okulda ders işler gibi online eğitim verdiler.
Bunun hiç de kolay olmadığını söyleyebilirim.
Artık son günlerde hem öğretmenlerimizin, hem de çocuklarımızın ilk başlardaki motivasyonlarının dağıldığını görüyorum.
Ve tabii çocuklarla ebeveynler arası da gerginleşmeye başladı.
Okulların açılıyor olması doğru bir karar.
Ama çok daha önce açılmalıydı.

Haberin Devamı


Önce sağlık önce eğitim

NEDEN böyle söylüyorum?
Çünkü bana göre aldığımız bütün tedbirler aslında okullar için olmalıydı.
Kapanmalarla herkes bir bedel ödüyor.
Ekonominin çarkları daha yavaş dönüyor.
Ama önce sağlık diye düşünüyoruz.
Eğer böyle düşünüyorsak; ikinci olarak da eğitim demeliyiz.
İşte ben bu konuda sadece Türkiye’yi değil, bütün dünyayı tedbirlerin uygulanması aşamasında gevşek bulduğumu söylemeliyim.
Gerçi birçok ülke okulları hep açık tuttu.
Özellikle ilköğretimde taviz vermedi.
Tedbirler önce sağlık, önce eğitim için unutmayalım.


Bir deniz şehrinde
olmaması gerekir

KABUL...
Bir haftada yağması gereken yağmur birkaç saatte yağınca bu görüntüler kaçınılmaz oluyor.
Bu sadece İzmir’e özgü değil.
Ama son yıllarda çok sık olmaya başladı.
Demek ki; altyapıda yapısal bazı değişikliklere ihtiyaç var.
Doğa hepimizden intikam alıyor.
Çarpık kentleşme büyük bir sorun olarak masada duruyor.
Dere yataklarına evler yaptık, dağı taşı sitelere dönüştürdük.
Estetik kaygı taşımadan şehirlerimizi büyüttük.
Bütün büyük şehirlerimiz obezite hastalığına yakalanmış gibiler...
Gereksiz büyüdüler, şişmanladılar.
Ve şimdi yönetmek giderek zorlaşıyor.
İzmir gibi bir deniz şehrinde bu görüntülerin olmaması gerekir.


Genç girişimciler
tarımı tartışacak

Haberin Devamı

TÜSİAD 2018 yılında başlattığı “Türkiye’nin Girişimcilik Dönüşümü Projesi” ile Türkiye’nin girişimcilik ekosisteminin geliştirilmesi ve girişimcilik ekosistemi sıralamalarına Türkiye’den bir şehrin bulunmasına yönelik öneriler geliştiriyor ve projeler hayata geçiriyor.
Mayıs 2019’dan bu yana da İzmir Büyükşehir Belediyesi ile birlikte kentin sorunlarına girişimcilerle birlikte çözüm üretilmesi amacıyla bir girişimcilik merkezi kurulması için çalışmalar yürütülüyor. Merkezin açılışı, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Girişimcilik Gençlik Yuvarlak Masası Başkanı İrem Oral Kayacık’ın katılımlarıyla 5 Şubat Cuma günü gerçekleştirilecek.
İzmir’in stratejik öncelikleri dikkate alınarak her yıl farklı bir temada düzenlenmesi planlanan Girişimcilik Programı’nın ilk teması tarım olacak.
Merkezin ilk döneminde genç girişimcilerin İzmir’de gıda arzı, tarımsal üretim, pazarlama ve kırsal kalkınma alanlarında yaşanan sorunlara ilişkin yenilikçi çözümler geliştirmesi planlanıyor.
Ben de takip edeceğim.

Yazarın Tüm Yazıları