Paylaş
Hayatım boyunca ben de testi hiç sevmedim.
Bu sınavlarda çok da başarılı olduğumu söyleyemem.
Böyledir; sayfalar dolusu yazanlar önlerine test gelince dururlar.
O kadar ki...
Bir yere başvuru yaparken bile o şıkları okumak istemem, sıkılırım.
Çok eminim ki, gençlerin çoğu da benim gibi testten nefret ediyordur.
Gelin görün ki, Türkiye’de yaşıyorsanız, okul öncesi eğitimden hemen sonra testle tanışmak zorunda kalıyorsunuz.
Kolej sınavları, üniversite sınavları, işe giriş sınavları...
Hiç bitmiyor ve hepsi test...
Türkiye’de hepimizin hayatı sınavlarla geçiyor ve ne yazık ki, önünüze konan o şıklardan bir tanesini tercih etmeden yol da alamıyorsunuz.
Aklıma geldikçe dua ediyorum, yazarak, konuşarak yaptığım bir mesleğe sahip olduğum için...
ÖSYM Başkanı açıklamalar yapsa da Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar “Biz tatmin olduk” dese de aileler, özellikle de gençler çok büyük bir stres yaşıyor.
Bana gelen mesajlardan, herhangi bir toplantıya gittiğimizde yapılan konuşmalardan belli...
Kimse tatmin olmuş değil.
Hele hele İzmir’de yapılan ALES sınavındaki skandal bardağı taşıran son damla sanki...
Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde yapılan ALES’te sınava giren yaklaşık 500 kişiye hatalı soru kitapçığı dağıtılmış. Sınav geç başlamış, Manisa’daki Celal Bayar Üniversitesi’nden yedek sınav kitapçıkları getirilmiş.
O sınava girenlerin ruh halini bir düşünsenize...
Sadece 500 gencimizden de bahsetmiyorum.
ALES sınavlarına gireni, YGS sınavında şifre iddialarıyla kafası bulanan gençleri bir düşünün.
Elbette ailelerini de...
Önünüze bir test sınavı konmuş, geleceğiniz, hayalleriniz o iki saate sıkıştırılmış.
Hangi sonuç kimi tatmin eder?
Altı ayda bir seçim yapsak
Bazen düşünüyorum da... Altı ayda bir seçim yapsak? Neden mi... Çünkü, vekil adayları, birbirinden güzel projeler açıklıyorlar, sözler veriyorlar, sıkıntıları dinliyorlar, çözüm üretmeye çalışıyorlar. Demek ki... Seçim atmosferini hep korumak lazım... Çünkü, bazı sorunlar bugünün değil, dünün sorunları... Ecrimisil örneğin... Ege Bölgesi son beş yıldır sürekli bu konuyu konuşuyor. Her sezon başında “Tamam” deniyor, yaz bitiyor, yine bir sonuç yok. Belki sürekli seçim ortamı bu işlere çözüm getirir. Ne dersiniz?
Kim ne ister seyir teraslarından
Zaten İzmir’in birkaç simgesi kalmış.
Zaten İzmirliler denizden uzaklaşmış, sırtlarını dönmüşler.
Zaten nefes alacak yer yok denecek kadar azalmış.
Bırakın da şu seyir terasları yerli yerinde kalsın...
Başkan Aziz Kocaoğlu’nu en doğrusunu söylemiş.
“Terasların manevi değeri var. Rahmetli Başkan Ahmet Piriştina’nın kente kazandırdığı bu projenin arkasında duruyoruz...”
Bir hayal kırıklığı da tarım kesiminden
İzmir Tarım Grubu “Tarımın temsilcileri Parlamento’ya” diye bir kampanya başlatmıştı.
Ama sonuç büyük bir hayal kırıklığıyla bitti.
Grup sözcüsü Sümer Tömek Bayındır, “Yeni tarım temsilcilerinin aday gösterilmemesi bir yana, var olan tarım temsilcisi milletvekilleri de listelerden çıkarıldı. Başka bir ifade ile hiçbir siyasi partinin tarıma önem ve değer vermediği ortaya çıktı” diyor.
İzmir Tarım Grubu’nda 37 sektör temsilcisi var.
Bayındır, istihdamın çoğunluğunun Meclis’te temsil edilmediğini söylüyor. Grup, mücadelelerinin devam edeceğini ifade ediyor ve şöyle diyor:
“Yılmayacağız ve pes etmeyeceğiz. Milletin efendileri tüm üreticilerimizi, tarıma dayalı üreten tekstil, gıda, yem, ilaç, gübre, ilaç, kozmetik, deri, orman, kağıt sanayicilerimizi, ilgili tüm mühendisleri ve veteriner hekimleri, onlara makine üreten sanayicileri ve tüm sayılanların örgütlerini ve en önemlisi tüm tüketicileri bizlerle birlik olmaya çağırıyoruz...”
Paylaş