Marka yaratmak kadar korumak da zor

BARBAROS Tapan’ın Nusret Gökçe’yle yaptığı röportajı büyük keyifle okudum.

Haberin Devamı


Tapan; Nusr-Et’in Los Angeles şubesinin açılışını dünya yıldızlarıyla dolu film galalarından farkı olmadığını söylüyor. Ve “25 yıldır Los Angeles’ta yaşıyorum, böyle ses getiren, bu kadar çok konuşulan başka bir açılış görmedim” diyor.
Gerçekten çok mutlu oldum.

Marka yaratmak kadar korumak da zor

Çünkü yıllardır yazdığım bir konu var.
İtalya kendi mutfağını dünyaya çok iyi anlatıyor.
Nereye giderseniz gidin bir İtalyan restoranı karşınıza çıkar.
Son dönemde yükselen bazı mutfaklar da var.
Örneğin Japon mutfağı, İspanyollar fena gitmiyor, Peru deneyimi yaşamak isteyenlerin sayısı artıyor.
Oysa Anadolu’nun lezzetlerinin bu mutfaklardan kalan bir yanı yok.
Hatta çok daha iddialı olabilir.
Ama Türk restoranlarının standartları, kaliteleri hep sorgulandı. İyi menüler geliştiremediler, bir standart oturtamadılar.
Nusr-Et’in bu çıkışını çok önemsiyorum ve örnek gösteriyorum.
Nusret Gökçe’ye yapılan röportajı dikkatle okumanızı tavsiye ediyorum.
Bu başarının tesadüfi olmadığını göreceksiniz.
Kendisi anlatıyor.
Kendini bildiği günden beri çalışmış. İşini tutkuyla yaptığı, öğrenmeye hep açık olduğu o kadar belli ki...
Ve elbette iddialı...
Zaten bu iddia olmasa bu başarılar da gelmez.
Çünkü marka yaratmak kadar markayı zirvede tutmak da epey zor.
Dünyanın değişik coğrafyalarında, değişik ülkelerindeki Nusr-Et’lerde her gün binler yemek yiyor.
Giderek daha popüler olan bir markaya hepimizin sahip çıkması gerekir.
Zaten Nusret Gökçe de benzer bir yorumda bulunuyor.
“Nusr-Et artık sadece bizim markamız değil, Türkiye’nin markası. Amerika’nın, İtalya’nın, Fransa’nın sayısız uluslararası markası var. Türkiye’nin tek bir uluslararası markası var, o da Nusr-Et. Bireysel olarak kurulmuş, bireysel olarak uluslararası başarı yakalamış başka bir marka var mı?”
Daha fazlasını yapabiliriz.
Ama mevcutlara da iyi bakalım.

Haberin Devamı


İtalyanlar gibi yapabilirdik

İTALYAN hükümetinin doğru yaptığı bir şey var. Dünyadaki İtalyan restoranlarına destek verir. Bunun için tanıtım bütçesine her yıl bir kaynak ayırır. İtalyan restoranlarına ya kira, ya ürün, ya dekorasyon yardımı yapar. Hatta maaşı devlet tarafından karşılanan şefler o İtalyan restoranlarına gidip çalışırlar. Böylece bu restoranların standartları hep korunmuş olur.
Gastronomi önemli bir kültür ve insanları birbirine yakınlaştıran önemli bir ayrıntı...
Bunun turizme de etkisi olur. İtalya’nın en çok turist çeken ülkelerin başında gelmesi tesadüf değil.
Türkiye bunu yıllar önce yapmalıydı. Model restoranlar kurup dünyanın önemli merkezlerine bu işletmeler açılabilirdi.
Hala da yapılabilir.
O yüzden Nusr-Et’in başarısını büyük bir dikkatle izliyorum.
Ve örnek gösteriyorum.

Haberin Devamı


Başarılar tesadüf değil

Geçen pazar gıda sektöründe çok beğendiğim, yenilikçi bulduğum bir şirketten bahsetmiştim.
Chef Seasons...
Müthiş tuzlar, baharatlar, soslar, marinasyonlar hazırlıyorlar.
Ürettiklerinin yüzde 70’ini ihraç ediyorlar.
Ve her müşteriyle kendilerini yeniliyorlar.
2 bin 800 ürünleri, 7 bin 500 reçeteleri var.
Şirketin kurucusu Burak Hucuptan, Nusret Gökçe’yle aralarında geçen diyaloğu anlattı.
“Yaptığımız tuzları, baharatları anlatmaya gittik. Bizden çok daha iyi, yönlendirici, yenilikçi olduğunu gördük. Nusret Gökçe’nin yönlendirmesiyle Türkiye’de yüzde 100 yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak üretiminin gerçekleştirdiği piramit şeklinde özel tuzlar üretmeye başladık. Sonrasında Ar-Ge çalışmalarını hızlandırdık, yeni yatırımlar yaptık. Bu sayede ‘saltbae’ markasıyla imzalanan sözleşmeyle tuz, çeşni, baharat karışımları ve sos kategorilerinde Chef Seasons’ın geliştirdiği ürünler Kuveyt, Katar, Irak’tan sonra bu aydan itibaren Londra marketlerinde yerini aldı. Süpermarketlerde başlayan satışlar, Irak ve Amerika ile imzalanan distribütörlük anlaşmalarıyla devam etti.”
Yani başarılar tesadüf değil.
Arkasında mutlaka bir bilgi birikimi, bitmeyen öğrenme arzusu da bulunuyor.

Haberin Devamı


Sanal para sanal dünya

DAHA geçen gün yazdım.
Bir tweetle yükselen, bir tweetle çöken kripto paralar diye...
Elon Musk, son aylarda sanal paraları yönlendiren bir strateji izliyor.
Önce Tesla ürünlerini Bitcoin ile satabileceklerini söyledi. Sonra da Dogecoin’i geleceği parası olarak ilan etti. Tabii her ikisi de müthiş bir yükseliş gösterdi.
Önceki gün de Bitcoin madenciliği ve işlemleri için fosil yakıtların, özellikle en kötü emisyona sahip kömürün hızla artan kullanımı konusunda endişeli olduklarını söyledi.
Ve bir anda kripto dünyası dalgalanmaya başladı.
Blockchain teknolojisinin karşısında kimsenin duramayacağını kabul ediyorum.
Ama yeni düzenlemelerin yapılması gerektiğine de inanıyorum.
Bu büyülü dünyaya kapılıp sonra da hayatlarını perişan eden insanların öykülerini dinliyorum. Herkesin dikkat etmesi gereken bir dönem...
Okumadan, öğrenmeden, finansal okur yazarlığınızı geliştirmeden hiçbir yatırım yapmayın.

Yazarın Tüm Yazıları