Paylaş
Futboldan soğuduğum, futbolda şiddetin arttığı günlerde kendimi alternatif spor dallarını izlerken buluyorum. Özellikle de atletizmi... Bir ara Karayip’lerin o küçük ülkesi Jamaika’ya takmıştım. 100 metrede ilk üç Jamaikalılarındı. Usain Bolt, koşmuyor, uçuyordu. Ama bu başarı öyküsü sadece Bolt’la da kalmıyordu. Eski başbakanın şampiyon olduğu bir ülkeydi Jamaika... 2008 Olimpiyatları’nda Usain Bolt’un önderliğinde fırtına gibi esip madalyaları toplamışlardı. Pekin’deki Kuş Yuvası Stadyumu bir hafta boyunca Jamaikalı sürat koşucularının başarısını seyretti. Bu üstünlük ertesi yılki Dünya Şampiyonası’nda da sürdü.
Jamaika’da rekabet okul sıralarında başlıyor. Jamaikalı çocuklar ilkokul sıralarından itibaren yarışma kültürünün içine giriyor. 1910’dan bu yana aralıksız düzenlenen halk koşusu ‘Champs’ı 50 binden fazla kişi izliyor. 12-18 yaşlarındaki gençler, aileleriyle bu şampiyona için Kingston’a geliyorlar. Usain Bolt’un da keşfedildiği bu yarışlar, yoksulluktan çıkış için bir fırsat... Çünkü o gençlerin annelerinin yanında Amerika’nın en parlak üniversitelerinden gelen yöneticiler de oturuyor. Çocuklarının karınlarını bile doyurmakta zorlanan aileler için Amerikan üniversitesindeki bir burs hayalin de ötesinde bir şey...
Anneler Lennox Miller, Donald Quarrie ve Merlene Ottey gibi isimleri çocuklarına hep örnek göstermişlerdi. Quarrie 200 metrede Olimpiyat şampiyonu olunca Amerikalılar heykelini bile dikmişti.
Ama 10 yıl önce Jamaika’da bir şey oldu. 35 yıl önce eski Jamaikalı dünya rekortmeni Dennis Johnson, ABD’de öğrendiklerini ülkesine taşımak istedi. Amacı dünya çapında atletler yetiştirmekti. Çünkü birçok Jamaikalı genç ülkeden ayrılıp, bir daha da dönmüyordu. Johnson önce iki yıllık bir yüksekokulunun temellerini attı. Bu okul daha sonra Teknoloji Üniversitesi’ne dönüştü. Bugün yüzlerce genç artık Jamaika için hayaller kuruyor; Amerika’ya gitmeden de okuyabileceğini, Olimpiyatlar’da şampiyon olacağını biliyor.
Örneğin eski 100 metre dünya rekortmeni Asafa Powell’ın da antrenörü olan Stephen Francis 1999’da Maximizing Velocity and Power (MVP) takımını kurdu. Michigan Üniversitesi’nden MBA’li Francis etrafına topladığı yetenekli atletleri Jamaika’da kalmaya ikna etti. Keza Usain Bolt’un antrenörü Glen Mills de milli takım antrenörlüğünü bıraktıktan sonra Racers Track Club takımında birçok yetenekli atleti çalıştırmaya başladı.
Ben sporu seviyorum, ama arkasında felsefeyi de takip ediyorum. Jamaika işte o yüzden benim için güzel bir örnek...
Türk gençlerinin Jamaikalılardan farklı olmadığını düşünüyorum. Gençlerimizin Gezi performansını görünce, Türkiye’yi ne kadar çok sevdiklerini hissedince bu duygularım daha da güçlendi.
Gelin görün ki...
Biz milli atletimize bırakın bursu, sponsorluğu, daha iş bile bulamıyoruz.
Milli atletimiz Murat Karabaş’ı beden eğitimi öğretmenliği için KPSS’ye sokuyoruz; kazansa bile yerleştirme garantisi veremiyoruz.
Bu arada antrenman mı yapacak, yarışlara mı hazırlanacak yoksa karnını nasıl doyuracağını mı düşünecek...
Ayıp değil ya...
Bodrum’da bir okulun inşaatında çalışıyor; 8.5 metre derinliğindeki izolasyon çukuruna giriyor, bir daha da çıkamıyor.
Sizce sadece bir milli atletimizin hayalleri mi o çukura gömülüyor.
Bence hayır...
Jamaika’yı size anlattım.
Küçük bir ülkenin artık büyük hayalleri var.
Biz ise büyük bir ülke olduğumuzu söylüyoruz; (ki gerçekten öyle...) ama biz o hayalleri 8.5 metrelik bir çukura gömebiliyoruz.
Paylaş