Paylaş
Arkadaşımın yanında moda evinin ortaklarından olan bir Fransız da vardı.
Epeyce konuştuk, eski günleri andık.
Sonra konu İzmir’den açıldı, seyahat nedenlerini anlattılar.
İki gün boyunca Mimar Kemalettin’de vakit geçirmişler, Tekstilciler Çarşısı’nı talan etmişler.
“Neden İstanbul değil de, İzmir” deyince de şu yanıtı verdiler:
“İzmir’de dikilen gelinlikleri herkes konuşuyor. Belki siz farkında değilsiniz, ama İzmir gelinlikte giderek bir marka oluyor...”
Araştırdım...
Karşıma çok ilginç veriler çıktı.
Şu an Türkiye gelinlik üretiminin yüzde 75’i İzmir’de yapılıyor.
İzmir’de 400’ü orta ve büyük ölçekli olmak üzere toplam bin 100 üretici bulunuyor.
Bu üreticiler iç pazar satışlarının yanı sıra Almanya, Belçika, Fransa, İtalya, Avusturya, Yunanistan, Suriye, Filistin, Ürdün, İsrail, Mısır, İran ve Libya’ya gelinlik ihraç ediyor.
Şu an sadece İzmir’in ihracatı 30 milyon doları buluyor.
Bunun iki katı kadar ürün de bavul ticareti, yeni adıyla yakın ülkeler ticareti yoluyla gidiyor.
Bu rakamlar sadece gelinlik satışlarını kapsıyor.
Damatlık, abiye ve aksesuarları gibi yan ürünlerle birlikte düşünüldüğünde sektör giderek büyüyor.
DİKKAT ÇEKEN FUARLAR
Son yıllarda İzmir’de üç fuar çok öne çıktı. Birincisi mermer, ikincisi turizm, üçüncüsü de gelin-damat fuarı...
Mermeri anlatmama gerek yok.
İtalya Verona’dan sonra dünyanın en önemli ikinci fuarı İzmir’de yapılıyor. Yeni fuar alanının bitmesinden sonra mermerde çok daha büyük adımların atılacağını düşünüyorum.
Belki de birincilik zorlanacaktır.
Travel Türkiye giderek, turizme ağırlığını koymaya başladı. Ancak bir önerim var. Travel Türkiye, gelecek yıl Yunanistan’la birlikte düzenlensin. İki ülkenin turizmini ortak bir stratejiyle pazarlamak giderek daha akılcı hale geliyor.
Üçüncüsü de; IF Wedding Fashion...
Paris’ten gelen dostum ve çalışma arkadaşı İzmir’in rahatlıkla bir moda merkezi haline gelebileceğini söylüyor.
Bu fikir bana da çok sıcak geliyor.
Hele hele İzmir’deki rakamlara daha da hakim olunca...
Neden olmasın?
İzmir, Milano ve Barcelona’yla birlikte sektördeki ilk üç fuar arasında şimdiden girmiş durumda.
Konuştuğum sektör temsilcileri, fuarla birlikte gelinliğe paralel damatlık sektörünün de İzmir’de büyümeye başladığını ifade ediyorlar.
Bunun yanında kentte gelinlik tasarımı da önem kazanmış.
Parisli dostlar da aynı şeyi söyledi.
Her yıl farklı kreasyonlarla karşılaşıyorlarmış.
Demek ki; Paris, Milano gibi modanın merkezi olarak bilinen kentler bile dikkatlerini buraya çevirmişler.
İnanın bu duyduklarım çok hoşuma gitti.
Ege Üniversitesi Emel Akın Meslek Yüksekokulu bünyesinde Moda Tasarım ve Üretim Teknolojileri Bölümü açıldı.
İzmir Ekonomi Üniversitesi de modaya çok ağırlık veriyor.
Aklın yolu bir...
BORA AKSU DEFİLESİ
IF Wedding Fashion İzmir, şu an Türkiye’nin ulusal çaptaki tek moda ve hazır giyim fuarı konumunda.
Fuarın gala defilesinde modacı Bora Aksu Türkiye’deki ilk defilesini sundu.
Bora Aksu kim?
Avrupa’nın, özellikle İngiltere’nin en çok konuştuğu modacılardan biri...
Central Saint Martins okulundan 2002’de yüksek dereceyle mezun olduktan sonra ilk defilesini hemen mezun olduğu yıl Londra Moda Haftası çerçevesinde düzenlemiş. Aksu, İngiltere Moda Konseyi tarafından Londra Moda Haftası resmi listesine bu kadar çabuk alınan ender modacılardan biri olarak tanınıyor ve o tarihten bu yana Londra Moda Haftası’na aralıksız katılıyor. Yeni kuşak modacı ödülünü dört kez üst üste kazanan Bora Aksu, Keira Knightley, Kristen Dunst, Elizabeth Jagger ve Tori Amos gibi ünlü sanatçıları da giydiren Türk modacı olarak tanınıyor.
Bora Aksu, İzmirli...
Ve çok ilginç...
İlk moda tasarım ödülünü İZFAŞ’ın düzenlediği İZMİRPRET Fuarı’nda almış.
Ben fuarların bir kentin gelişmesinde çok önemli bir rol oynadığına inanıyorum.
Hele bu kent İzmir olursa...
Yeni bir YÖK modeli önerisi
SEVGİLİ Deniz Sipahi bir yazısında özetle, Türkiye’de rektörlük seçimlerinin anlamını yitirdiğini, atamalar sonrasında koltuğa oturanların görev yapamaz hale geldiğini; sistemin gruplaşmalara, kulislere, istifalara ve boykotlara yol açtığını ve üniversitelere zarar verdiğini yazmış. Sipahi’nin bu görüşlerine tamamen, önerdiği üniversitelerin “mütevelli heyetleri” tarafından idare edilmesi şeklindeki çözüm yolunaysa kısmen katılıyorum. Mütevelli heyetleri İzmir, İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerdeki üniversitelerde başarılı olabilirse de küçük şehirlerde siyaset ve ticaretin üniversitelere daha çok nüfuz etmesine yol açabilir, kanımca...
GİZLİ ELEKTRONİK SEÇİM
Önereceğim modelde YÖK üyelerinin seçimi önem taşıyor. YÖK üye sayısının en az beş katı kadar YÖK üye adayı, istekliler de göz önüne alınarak; Cumhurbaşkanı, Rektörler Komitesi ve Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) tarafından, dünyadaki ve Türkiye’deki yönetimsel ve bilimsel çalışmaları göz önüne alınarak belirlenecek ve adayların özgeçmişleri internet aracılığı ile duyurulacak. Türkiye’deki tüm öğretim üyelerinin katılımıyla yapılacak gizli bir elektronik seçimle belirlenecek YÖK üyeleri, daha sonra kendi aralarından YÖK başkanını ve vekillerini seçecekler. Rektör adayları özgeçmişlerini, plan ve projelerini içeren bir dosya ile YÖK’e başvuracaklar; YÖK Genel Kurulu’nun yapacağı değerlendirme ve mülakat sonrasında YÖK’ün önereceği üç adaydan biri Cumhurbaşkanı tarafından atanacak.
SIKINTILAR DA BİTER
Böylece üniversitelerde seçimlerin yol açtığı çekişmeler ve kan davaları sona erebilir, rektör seçicilerini seçen öğretim üyeleri, demokratik haklarını kullanmış olurlar ve Cumhurbaşkanlığı makamı gereksiz yere yıpranmaz. Belki de en önemlisi tek bir uluslararası yayını veya yönetimsel başarısı olmaksızın, bir takım sahtekarlıklarla atanmayı başaran, saltanat kurmaya çalışan ve üniversitesini geriye götüren rektörlerin önü kesilmiş olur.
Modelin ileride bile gerçekleşmesinin kolay olmadığının farkında olsam da düşüncelerimi paylaşmak istedim.
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, okulgen@superonline.com)
Paylaş