Paylaş
KISA ama çok uzun bir haftaydı.
Türkiye gibi bir coğrafyada yaşıyorsanız, sorunlar bitmez. Etrafınızdaki kargaşa sona erse de içeride oyalanacak, didişecek, tartışacak çok şey buluruz. Bugün de canınızı sıkmayayım.
Geçenlerde kaybettiğimiz İtalyan yazar Stefano D’anna’nın son kitabı “Dünya İçin Yeni Bir Düş” den size biraz bahsedeyim.
D’anna Türkiye’ye çok sık gelirdi. Son ziyaretinde yaptığı bir söyleşide “Dünyaya ve Türkiye’ye yeni bir lider kuşağı yaratma zamanı geldi” demişti. Aslında son kitabı da bu yeni lider tipi üzerine...
D’anna demiş ki...
“İnsanoğlu hep kapana kısıldığını, bir labirente hapsolduğunu düşünür. Labirentin çıkışı yoktur biliyorsunuz. Ama varlığı da zaman ile tanımlıdır. Labirentten, hapishaneden çıkmak istiyorsanız yükselmeniz gerek. Bu da ancak zamanın üzerine çıkan liderlerle olur. Beynimiz de bir labirenttir aslında. İnsanoğlu kendi kendini hapsediyor...”
Stefano D’anna Atatürk’ü her zaman örnek gösteren bir yazardı.
Türkiye’nin değişim gücünde ve dinamiklerinde büyük önderin liderliğinin altını çizen D’anna bakın nasıl bir tespitte bulunuyor...
“Türkiye ile Yunanistan arasında, İstiklal Savaşı’ndaki o kritik noktadaki tek fark Atatürk’ün olmasıydı. Mustafa Kemal Atatürk gibi bir liderin hangi tarafta olduğu belirledi dünyanın kaderini... Bu ne kadar önemli bilemezsiniz. Sadece tek bir kişinin bile ne kadar güçlü ve değiştirme gücüne sahip olduğunu gösteriyor...”
Şunu biliyorum.
Düşlemek ve liderlik öğrenilebilir.
Düşleyen liderlere ne kadar çok ihtiyacımız var bugünlerde...
“Geçmiş tozdur, üfle gitsin...”
YİNE Stefano D’anna’nın bir sözüyle başlayayım...
“Geçmiş tozdur, üfle gitsin...”
Çok güzel bir söz...
Bir sözü daha...
“Her insan, daimi olarak, sadece tek bir başyapıt üzerinde çalışmakla yükümlü olan bir sanatçıdır, bu başyapıt kendisidir...”
Bu sözü de bir kenara yazın.
Çareyi başkasında aramayın.
Ve benden bir ilave...
Affetmenin gücünü bilin, hissedin... Affedin... Başkalarının sizi affetmesini beklemeyin, siz yine de affedin... Affetmek özgürleşmektir...
Ben böyle düşünüyorum.
Benim gibi düşünenlerin çok olduğunu biliyorum.
İşte o kişilerden birini bugün size anlatmak istiyorum.
Adı İkbal Kaya...
15 yıldır kişisel gelişim eğitimleriyle ilgileniyor ve dersler veriyor.
“İçimizdeki güç, değerlerimiz ve inançlarımız, olumlu düşüncenin duygusal şifası, anda kalmak ve şimdinin gücü, korkulacak hiçbir şey yok, mutluluğu beklemek” verdiği derslerinin bazılarının başlığı...
Ve tabii, İkbal konuşunca sınıflar doluyor.
Çünkü örneklerle anlatıyor, yaşanmış deneyimlerle yol gösteriyor, hep pozitif olanı gösteriyor.
Son verdiği konferans “affetmek” üzerineydi. Toplumun bu kadar gergin olduğu bir dönemde imkan olsa herkes dinlese diye düşündüm.
İkbal Kaya şöyle dedi:
“Affettiğinizde, insanların acıdığı, üzüldüğü, güçsüz ve zavallı birisi olma imajını yıkmış olursunuz. Affettiğinizde, hayatınızda yepyeni bir sayfa açarsınız.Geçmişin kırıntılarıyla yaşayan biri değil, geleceğe umutla bakan birisi olursunuz. Bu da kendinize verebileceğiniz en büyük hediyedir. Geçmişe hep beraber geçmiş olsun diyelim. Şimdi affetmeye var mısınız?”
Benim kızgınlıklarım her zaman 10 dakikadır.
11 dakika bile benim için uzundur.
Affetmenin ne kadar iyi geldiğini çok iyi biliyorum çünkü...
Sizi de her gece, sabah olmadan “Affetme Meditasyonu” yapmaya çağırıyorum.
Paylaş