Paylaş
Geçen yıldan bu yana konaklama fiyatlarında ciddi artışlar olduğunu biliyoruz. Hem Avrupa pazarında, hem Rus pazarında, hem de iç pazarda Türkiye’de tatil yapmak isteyen müşteri profili için fiyatların yüksek kaldığı söyleniyor. Turistlerin başka turizm bölgelerini tercih etmeye başladığı da konuşuluyor.
Şimdi otellerin yeni bir kampanya yapmaya hazırlandığı kalan 30,-40’luk bölümü doldurmak için indirimlere gideceği de söyleniyor.
Biraz araştırdım, konuştum, turizmci dostlarla dertleştik.
Evet; haberler doğru, böyle bir hazırlık var.
Ama söyleyeyim; her yer, her otel için geçerli değil.
Çünkü odaların yüzde 60, 70’i belirli bir fiyattan satılmış; oteller indirim yapsa itirazların başlayacağını biliyorlar. O yüzden otel yöneticileri ihtiyatlı bir strateji izlemeye çalışıyorlar.
Pandemi sonrası değişen dengeler başta turizm olmak üzere hayatın birçok alanını değiştirmeye devam ediyor.
Ama bu süreci de iyi yönetmeliyiz.
Çünkü benzer sorunlar bizim gibi turizmde iddialı ülkelerin de başında...
Yine de mevcut durumun iyi analiz edilmesi gerektiğine inanıyorum.
Bu söylediklerim sadece oteller için geçerli değil. İşletmeler, restoranlar, plajlar da planın bir parçası...
Ve göreceksiniz ekonomideki dengeler oturuncaya kadar biz daha bu konuları çok konuşur oluruz.
'Daha az turizm daha
fazla yaşam' diyen de var
BAZI ülkelerde turizm ortalamaları istenildiği gibi değil doğru; ama bir başka fotoğraf da var.
İspanya’da, Yunanistan’da ve bazı tatil destinasyonlarında büyük kalabalıklar sokaktalar...
Örneğin Mallorca'da binlerce kişi, aşırı turizmin olumsuz etkilerine karşı gösteri düzenledi.
Yürüyüşün organizatörleri, kontrolsüz turist sayısının ücretlerde düşüşe, yaşam kalitesinde kayba, gürültüye ve hem kiralık hem de satılık konut fiyatlarının artmasına neden olduğunu söylüyor.
'Daha Az Turizm, Daha Fazla Yaşam' platformunun sözcüsü Pere Joan Feminia; “Artık yeter deme zamanı. Gelen turist sayısını sınırlamak ve azaltmak ve yerel halkın refahını iyileştirmek için somut önlemler istiyoruz” demiş.
Sakın bizdeki gibi sesi az çıkan platformlarla karıştırmayın.
Çünkü Mallorca'dan yükselen bu ses kısa sürede Avrupa’nın birçok yerine yayılmış durumda.
“Turizmi sınırlayalım, rotamızı değiştirelim” pankartları açan bu insanlar başarılı olacak mı?
Çünkü İspanya gibi ülkeler turizmden gelir hanesine ciddi bir rakam yazıyor ve bundan kimse vazgeçmek istemeyebilir.
Artan ziyaretçi sayıları, sakinlerin pahasına sağlık hizmetleri, atık yönetimi, su kaynakları ve konut üzerinde baskı oluşturuyor. Otel ve konut geliştirmelerinin artan inşaatı, tarihi alanları, biyolojik çeşitliliği ve doğal kaynakları tehlikeye atıyor.
Madalyonun diğer tarafında da böyle bir fotoğraf var.
Not etmiş olayım.
Dijital göçebeler arttı
Ege’nin kıyıları doldu
BİZLER, Türkiye’de maalesef yaşamadan anlamıyoruz. O yüzden dünyadaki gelişmeleri iyi takip edip önceden önlemler almalıyız. Bakın pandemi sonrasında dijital göçebelerin sayısında önemli artışlar oldu. Bu da konut eksikliği ve bölge sakinleri için artan kira fiyatları demek oldu. Sorun küresel gibi görünse de, tabandan mücadeleye öncülük eden ülke İspanya...
Türkiye’de de dijital göçebeler pandemi sonrasında şehir değiştirmeye başladı.
İzmir örneğin... İç göç almaya başladı. Okullar, üniversiteler dolu... İzmir’in Urla’sı, Karşıyaka’sı, Sasalı’sı gözde yerler olmaya başladı. Bu arada konut fiyatları ve kiralar İstanbul’u aratmaz durumda...
Ve yine Bodrum, Antalya ile Ege kıyılarında da benzer bir durum yaşanıyor.
Dünyanın dijitalleşeceğini ve giderek dijital göçebe sayısının artacağını düşünürsek; ülkeyi ve şehirleri yönetenlerin daha uzun vadeli stratejiler geliştirmelerinde fayda var.
“Katılmıyorum” yerine
daha interaktif olmak
TURİZMCİ dostlar; “Adalara ilgi büyük, bizden daha ucuz” yorumunu duymak istemiyor.
Haklılar, ben de olsam duymak istemem.
Ama rakamlara yansıyanlar üzerine düşünmek de lazım.
Atina 2023 yılında 7 milyondan fazla turisti ağırladı; bu yıl yüzde 20'lik bir artış öngörülüyor.
Bu artış belki Yunan ekonomisini canlandırıyor, vergi gelirlerine katkı da yapıyor ama aynı zamanda yetersiz altyapı ve zorlanan yerel kaynaklar üzerinde büyük bir baskı da oluşturuyor.
Turizmci dostlarımın yorumlar karşısındaki “Katılmıyorum...” cevapları yerine daha interaktif girişimler de beklediğimi söylemeliyim. Biliyorum turizm bir bütünsel plan ister ve iyi bir strateji, ama Türkiye’nin potansiyeli bunu yapmaya yeter… Rüzgar bir anda tersine döner, bizden yana esmeye başlar.
Paylaş