Paylaş
Geçen gün yazdım.
Bir gazeteci olarak Türkiye’deki gelişmeleri, siyaseti çok dikkatli takip ediyorum. AK Parti’nin aday belirleme sürecinde kendi içinde uyguladığı metotlar ve elbette bir matematik var.
Geriye dönüp baktığınızda bunu daha iyi anlarsınız.
Kimin nereden nereye geldiği, hangi koşullarla tercih edildiği net görülüyor.
Beğenirsiniz beğenmezsiniz; eleştirirsiniz eleştirmezsiniz.
Ama böyle...
Ve bana göre de doğru...
Siyasi partiler kendi insan kaynağı potansiyelini kendileri yaratmalı, oluşturmalı.
Elbette iktidar partisi olmanın avantajları var.
Bu da siyasetin doğal akışında mevcut...
Muhalefetin yerelde iktidar olduğu yerler de bulunuyor.
Son yerel seçimler sonrasında birçok büyükşehirde CHP’nin ve Millet İttifakı’nın ortak adayları başkan seçildi.
O ittifak şimdi tavanda yok; tabanda çalışır mı bilemiyorum ama AK Parti’nin genelde elde ettiği avantaj, yerelde CHP’de ve diğer muhalefet partilerinde bulunuyor.
AK Parti şehirlerdeki başkan adaylarını açıkladı, sıra ilçelere geldi.
CHP de bazı şehirler belli ama merak edilen birçok yerde de başkan adaylıklarıyla ilgili süreç devam ediyor.
Ve bu süreç uzadıkça bazı dengeler de bozuluyor.
“Bu da kendi içimizde uyguladığımız matematik” diyebilirler.
Öyle olduğuna inanıyorlarsa o zaman siyaset iletişiminde bir sıkıntı olduğu gerçek...
Bu strateji halkın nezdinde tam okunamıyor.
Bence CHP, İzmir adayını bir an önce açıklamalıdır.
İki gerçek dosta veda
İki sevdiğim dostumu, ağabeyimi sonsuzlara uğurladık geçenlerde…
Tayla Kıyat ve Nurettin Tekindor...
İkisinin de hayatı beraber geçti.
Ve birkaç gün arayla hayata veda ettiler.
Nurettin Tekindor; meslek büyüğümüzdü.
Uzun yıllar Milliyet’in İzmir temsilciliğini yapmıştı. Öncesinde de Almanya’nın Sesi Deutsche Welle’de programlar yapmış; Milliyet Gazetesi Bonn Muhabirliği’ni de üstlenmişti.
Tayla Kıyat ise reklamcılık ve halkla ilişkiler sektörünün en parlak isimlerindendi.
Yarattığı markalar, yürüttüğü kampanyalar dillere destandı.
İkisi de uzun masaların insanıydı.
Zaten onlar masadayken söz almak mümkün bile değildi.
İstanbul’da Çetin Altan ve Hakkı Devrim; İzmir’de de Nurettin Tekindor ve Tayla Kıyat sözü kimselere bırakmazdı.
İyi ki öyle olurdu.
Çünkü o uzun gecelerde kimse sıkılmaz, herkes yeni şeyler öğrenirdi.
İkisi de Türkçeyi çok iyi kullanırdı.
Ezbere bildikleri şiir herkesi şaşırtırdı.
Hayatın felsefesini de; toplumun ruh halini de onlar kadar iyi tahlil eden az insan tanımıştım.
Sadece mesleklerinde parlak işler yapmadılar.
Sivil toplum örgütlerinde de çok başarılı projelere imza attılar.
Hele Tayla Kıyat’ın Karşıyaka Atletizm’de görev yaptığı yıllar tam bir başarı öyküsü sayılır.
Semra Aksu’ların ve onun gibi başarılı sporcuların çıktığı dönemlerin yöneticisi Tayla Kıyat’tı.
İyi bir Karşıyakalıydı.
Her ikisi de hayatın ne kadar değerli olduğunu öğretti bana...
Dostlukların kıymetini, güzel sohbetlerin de o dostlarla yapılacağını anlattılar.
Tutkuyla yapılan işlerin başarı getirdiğini de gösterdiler.
Her ikisinden de çok şey öğrendiğimi söylemeliyim.
Nurettin Tekindor ve Tayla Kıyat bu yolda beraber yürüdünüz, beraber güzel vakit geçirdiniz, geçirttiniz.
İkiniz de nurlarda olun...
Sizi özleyeceğim.
Rekabet sadece döviz
kuruyla da olmaz
Birçok ihracatçı döviz kurunda yükseliş bekliyor.
Özellikle seçimlerden sonra bu artışın olacağına inanıyor.
Ama birçok uluslararası kuruluş da tersini söylüyor.
Örneğin ABD’li dev banka Wells Fargo, dolar kuru için tahminde bulundu. Wells Fargo, dolar için 2024 yılının ilk çeyreğinde 31 lira, ikinci çeyrekte 30.50 lira, üçüncü çeyrekte 30 lira, dördüncü çeyrekte ise 29.50 lira seviyesine gerileme bekliyor. Banka, 2025 yılının ilk çeyreğinde 29 lira, ikinci çeyreği için de 28.50 lira tahminini öne sürdü.
Şimdi birçok ihracatçının neler söyleyeceğini biliyorum.
“Sürdürülebilir değil” diyecekler, “Bu maliyetlerle işimiz çok zor” diyecekler.
“Rekabet edemeyiz” de diyecekler...
Hepsi doğru olabilir.
Ama şunu da unutmamak gerekir.
Teknoloji üreten birçok şirket uzun bir süredir gelecek dünyanın çok daha farklı olacağını söylüyordu.
Yani rekabet etmek için artık sadece döviz kuru yeterli olmayacak.
İşte o dönem geldi ve yakın bir gelecekte çok daha farklı parametreler olacak.
Türkiye’nin yüksek teknolojiye yatırım yapması gerekir.
Çünkü rekabet orada olacak.
Paylaş