Paylaş
ALAÇATI komşum Salim Kadıbeşegil ile bu yaz derin sohbetlere daldık. O da ben de bu yazı hayatı sorgulamakla geçirdi. Daha doğrusu geçirdik, felsefe yaptık. “Erkekler için yaşamın lezzeti 45-55 yaş bandında mı?” sorusunun cevabını aradık örneğin... Eğer erkekler için bu gerçekse kadınlar için doğru yaş aralığı neydi? Biraz empati kurarak bu sorunun da cevabını aramaya çalıştık.
Elbette yaşadıklarımızdan, gördüklerimizden, hissettiklerimizden yola çıkarak bir sonuca varmaya çalıştık.
Elbette başka konular da vardı.
Anlayacağınız “derin felsefe” yaptık.
Hem de ne felsefe...
Gecenin geç vaktinde oturup sabahın ilk saatlerinde ayrıldık.
Salim Kadıbeşegil’e bugünkü köşemi bıraktım.
Çok güzel anlatmış.
Zaten o sıcak yaz gecesinde ve o geç saatte soruyu da kendisi ortaya atmıştı.
“45 – 55 bandı bir erkeğin kendini en iyi hissettiği yaşlar mıydı?”
Erkekler için yaşamın lezzeti 45-55 yaş bandında
BİR gün konuşmacı olduğum konferansın kahve molasında uzun zamandır görüşmediğim dostlarımla sohbet ediyordum. Tesadüf kümelendiğimiz grubun tamamı erkekti. Bir tanesinin o gün doğum günüymüş ve 45 yaşına giriyormuş. “Yeni dünyana hoş geldin” dedim.
O ve diğer dostların şaşkın bakışları arasında ne demek istediğimi açıklamaya çalıştım.
“Bir erkeğin eğer ciddi bir sağlık sorunu yoksa bana göre yaşamın lezzetini damaklarında dolaştıracağı yıllar 45-55 arasıdır” dedim. “Ama ben 55’i geçtiğim için 5 yıl bonus veriyorum ve bunu 45-60 yapıyorum” diye de ilave ettim.
“Yani ne demek bu?” şeklindeki bakışları cevaplamak durumundaydım. Aslında Ertuğrul Özkök bir yazısında benzer bir yaklaşımda bulunmuştu ama...
Eğer bir erkek, 45 yaşına geldiğinde kariyer meselesini çözmüş ise, ailesi ile ilgili temel ihtiyaçları giderebilmiş ve aile bireylerinin güvencelerini tanımlamışsa...
Paranın neleri satın alabileceği, neleri alamayacağının ayrımını yapmayı öğrenmişse...
Makam, kırmızı halı, rütbe gibi “itibar getirdiği” düşünülen sanal yanılgıları vestiyere asabilmişse...
İkinci bir kariyer yapmanın “tam zamanı” duygusu içini kemirmeye başlamışsa...
O güne kadar ki başarısızlıklarını “kültürel zenginliğine katık edebilmişse...”
Yaşamın kalite örgüsü olan; resim, müzik, edebiyat gibi alanların kendini yenilemenin araçları olarak görmeye başlamışsa...
O güne kadar yeterli, derinlikte “dostluk biriktirmişse...”
O erkeğin yaşamı imrenilecek bir on yılı hak ediyor demektir.
Çünkü 45’inde bu noktada olan erkek...
Nereye seyahat edilecek, ne yenilecek, ne içilecek, ne giyilecek, kim görülecek konularında kapısı çalınacak biridir.
Duygularını en saf, en doğal, en “olması gerektiği” gibi paylaşmaktan çekinmeyecektir.
O güne kadar hiç denemediği halde “şiir” bile yazmaya başlayabilir. Bir tiyatro oyununda “rol” talep edebilir. Resim kurslarına gidebilir ve sergi açabilir. Müzikte yeteneklerini sınayabilir.
Bu erkek “büyük mutlulukların” peşinde değildir artık. Anı yaşamayı ve o anın içindeki mutlulukları keşfetmeyi, uzakta “ne zaman geleceği belli olmayan” mutluluklara tercih eden birisidir.
Ödüllere gitmez. Ödüllerin ona geleceğinin bilincindedir. Bunun “Oscar” olmasının gerekmediğini, ödevine yardım ettiği alt komşusunun ilköğretimdeki kızı tarafından teşekkür anlamında ona yazılmış bir “şiir” bile olabileceğinin bilincindedir.
Dostlukları gerçek ve kalıcıdır. İyi gün dostu değil, zor zamanların oyun kurucusudur artık.
Yaşam yönetiminde Epikür dönemine girmiştir.
“Zevk, mutlu bir yaşamın başlangıcı ve amacıdır” demez ama hissettirir!
Veya “Hayatı zevkli kılan şeyler, kolay bulunmayan şeylerdi, ama aslında hiç de pahalı değildiler” gibi laflar ederler!
Yaşamın kalitesi “ondan” sorulurcasına bir “bilge adamdır” artık o!
Savaşların, derin toplumsal çatışmaların içinde bile “yaşamı anlamlı kılacak” bir pusuladır.
Kısacası, yaşamın gerçek lezzeti ile buluşmak için “nereye” bakacağını biliyordur.
Bir erkek hiç bir zaman 30’larında bu yazdıklarımızı kendine dert edinmez. Başka öncelikleri, hedefleri, beklentileri ve “değerleri” vardır, o yaşlarda!
Bu 40’ına kadar böyle devam eder. 40 yaşına kadar kariyeri ile “net” kazanımları olmamışsa, para, sağlık, aile gibi yaşamın omurgası olan konularda bir alt yapı oluşturamamışsa ya da “hazırdan yemişse”, 40’ından sonra istese de bunları yaşam kalitesi ve lezzeti ile buluşturacak bir performans gösteremez.
Yaşamı paranın satın alabileceği “şeyler” üzerinden kurgular. Buna “insan” da dahil olabilir!
Terazinin kefelerinde ya kolay yoldan sahip olunmuşluklar ya da beceriksizlikler veya yeteneksizliklerin yumak olduğu gramlar duruyordur.
Hele bir de yaş kırklara gelmiş ve hem kariyer anlamında hem de yaşamın omurgası olarak tanımladığımız sosyal birikimler elde avuçta yoksa!
İşte bu en kötüsü... Bu yaştan sonra -istisnalar hariç- tamirat, tadilat fayda etmeyecektir.
Her şey yarım yamalak, bir ondan, bir bundan şeklinde olacaktır.
Başkalarının hayatlarından “rol” çalma yegane uğraş haline dönüşecektir.
Zamanında değerlendirilmemiş fırsatların anıları bir “zenginlikmiş” gibi sunulacaktır.
Erkeklerin 45 yaşına yapacakları hazırlıklar için son şansları 40-45 bandıdır. Bir çeşit “hazırlık sınıfı” yani... Bir yandan mevcut işler, güçler; diğer yandan 45'e hazırlık gerektiren konular... Yeterli bir süredir yaşamın kalitesi ile buluşmak isteyenler için...
Bütün bunları anlattıktan sonra “beklediğim” soru geldi.
“Peki ya kadınlar için durum ne?”
Cevabı çok basit aslında... Erkeklerin 45-55 yaş bandında yaşamın kalitesi, lezzeti ve bunlara paralel beklentileri her ne ise kadınlarda bunun karşılığı 30-40!
Hodri meydan...
(Salim Kadıbeşegil’in satırlarıyla)
Paylaş