Paylaş
Haklı olarak sorduk.
“Bu eli sopalılar kim” diye...
Çünkü sivillerdi, üniformaları yoktu.
Ama ellerindeki sopalar belli ki tek tipti.
Önceki gün İzmir’in yeni Valisi Mustafa Toprak bir açıklama yaptı.
“Olaylar devam ederken, polis birimlerimizin arkasında sivil görünümlü kişilerin müdahalede bulunduğu konusunda gerçek olmayan unsurlar var. Bu mümkün değil. Sivil görevlilerimiz varsa, polise ait yelek giydirilmesi talimatı verdik. Artık yelek giyiyorlar” dedi.
O zaman bu kişilerin kim olduğunu bulmak emniyetin işiydi.
Sanırım; Vali Toprak da aynı beklentideydi.
***
Dün İzmir Emniyet Müdürü Ali Bilkay; Vali Toprak’ın açıklamasının tersine “Onlar polis...” dedi.
“Bu polislere özel yelek dağıttık, ama bazıları giymemiş olabilir” dedi ve ekledi “Aralarına kesinlikle sivil kimse girmedi...”
Bu açıklamalardan sonra herkes gibi benim de kafam karıştı.
Sokaktaki sıradan vatandaş; polisi nasıl ayırt edecek.
İşinden evine gitmek isteyenler, okulundan evine dönmeye çalışan öğrenciler, hastasını hastaneye götürüp eve gidenler polisi nasıl tanıyacak, gerektiğinde nasıl yardım isteyecek?
Kabul İzmir’in valisi yeni göreve geldi. Bürokrasi, birçok birim daha belki de ilk toplantılarını yapmadan bu olaylar oldu. Ancak bu açıklamalar bir çelişki değil mi?
Ben hep şunu düşünmüşümdür.
Emniyet görevlisi olmak; dünyanın en zor işlerinden biridir. Türkiye gibi sorunları olan bir ülkede 24 saat tetikte çalışmak, her an çıkabilecek krizleri yönetmek ayrı bir beceri ister.
Ben polisimizi, emniyet teşkilatımızı çok önemsiyorum; vatandaşın hele böyle günlerde onların işini zorlaştırmaması gerektiğini düşünüyorum.
Ama soruyorum.
Sokaktaki vatandaş da polisten başka kime güvenebilir, başı sıkıştığında başka kime gidebilir?
O yüzden ben polisi gördüğümde tanımalı, “Bu polis, bu emniyet görevlisi...” diyebilmeliyim.
O kızı saçlarından sürükleyenlere soruşturma
Ben emniyet teşkilatımızın iyi çalıştığını düşünüyorum. Yani istihbaratı önceden aldığını, kimlerin provokatör, kimlerin sokaktaki vatandaş olduğunu iyi ayırt ettiğini düşünüyorum. Bazı polis arkadaşlarımız işinde yeni olabilir, ama emniyetin deneyimli kadrolarının bu provokatörleri ismiyle cismiyle, adresiyle yaptıklarıyla takip ettiklerini çok iyi biliyorum. Ancak geçen gün benim de köşemde yayınladığım bir görüntü hepimizi incitti. Kordon’da yürüyen bir genç kızımızı polis arkadaşlarımız saçından sürükleyerek götürmeye çalışıyorlardı. Bununla kalmayıp; orada oturan bütün gençleri de gözaltına almaya çalıştılar. Belli ki; o gençler oturmuş olanları izliyor, bir taşkınlık yaptıkları yok, bir şey attıkları yok. Sadece yüzlerine baksalar pırıl pırıl gençler olduklarını hemen anlayacaklar. İzmir Emniyet Müdürü Ali Bilkay açıklamış, “Soruşturma başlattık” diye... Yapılanlar doğru değildi. Herkesin özeleştiri yapmaya ihtiyacı var.
Herkes gibi ben de
Yakın siyasi tarihimize bakın.
Türkiye’nin önemli meselelerinde hükümetin tek başına aldığı kararlar bazen toplumsal rahatlamayı sağlamıyor.
İktidarın ve muhalefetin uzlaşmadığı bütün konularda gerginliklerin devam ettiğini görüyorum.
Bir gazeteci olarak değil; bir vatandaş olarak bunu bekliyorum.
Çünkü herkes gibi istikrar olsun istiyorum.
Çünkü herkes gibi demokrasi güçlensin istiyorum.
Çünkü herkes gibi gelecek daha güzel olsun istiyorum.
Çünkü herkes gibi insanlar mutlu olsun istiyorum.
Demokrasinin gereğini yapsınlar
Taksim’de toplananlar, Gündoğdu’da buluşanlar, Kızılay’da yürüyenler tek bir partiye oy atmış değil. Hükümete oy atanlar da vardır, muhalefete oy atanlar da... Belki de hiçbirini tercih etmeyenler de olabilir. O yüzden siyasi partilerimizin bazı binalarına yapılan saldırıları kesinlikle doğru bulmuyorum. Daha fazla demokrasi isteyenler gereğini de yapmalıdır.
Paylaş