Bazen görünmez olmak lazım

İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener’in konuşmasını alıp sporla ilgilenen herkesin okuması lazım.

Özgener dedi ki:

“Spor yöneticilerini seçerken, onları görevlendirirken önceliklerimizi doğru belirlemeli, ülkemizde spor yönetimi alanında da belirli sorunlar olduğunu kabullenerek bu alanda ilerlemeyi nasıl sağlayacağımızı planlamalıyız.

Bu görevlendirmeler yapılırken, özellikle sporun içinden gelen, bu konuda yüksek düzeyde bilgisi ve deneyimi olan spor insanlarını değerlendirmesine odaklanmalıyız.

Dünyada başarılı spor sistemlerine baktığımızda hem devlet yapılarında hem de kulüplerde sporun dışından gelen insanlara pek rastlamıyorsunuz. Ülkemizde spor yöneticilerinin dikkat etmesi gereken konuların başında görünmez olmak geliyor.”

Çok doğru değil mi?

Avrupa’nın önemli kulüplerinin başkanlarını, yöneticilerini herkesin bildiğini zannetmiyorum.

Bizde öyle mi?

Sporda, özellikle de futbol kulüplerindeki başkanlıklar toplumsal bir statü olarak kullanıldı.

Oysa sadece sporda değil, bence toplumu yönlendiren her kurumun başkanları bazen görünmez olmayı başarabilmeli.

Özgener’in 2032 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda İzmir’in de yer alması gerektiğini savunan yorumuna da kesinlikle katılıyorum.

İzmir’in olmadığı bir şampiyonayı Türkiye’nin yapmayacağını düşünüyorum.

Önümüzde zamanımız var, tesislerimizi yenileyelim, şampiyonaya İzmir’i de katalım.

Uzatılan el sıkılır

İZMİR Spor Zirvesi’nde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın da konuşmasını beğendim. Spor eylem planı hazırladıklarını; nitelikli ve kalıcı çözümleri İzmir’e sunmak için çalıştıklarını söyledi.

Tugay, Körfez konusunda devletle işbirliğine açık olduğunu söylemişti.

Şimdi de farklı alanlarda da bu tavrının net olduğunu söyledi.

Uzun yıllar siyaset kutuplaşmıştı; şimdi el uzatılan eli sıkmak ya da birlikte hareket etme isteğini geri çevirmemeyi de anlamlı buluyorum.

Nitekim Cemil Tugay sportif yatırımlar, fikirler konusunda da birlikte çalışmaya hazır olduğunu ifade etti.

Ve dedi ki: 

“Oyunu kurallarına göre oynayacak ve kural dışına çıkmamayı ortak bir kültüre dönüştürmek için mücadele edeceğiz. Dünyada uygulanan ve başarıya ulaşan tüm modellerden faydalanacağız. Farklı ülkelerdeki spor projelerini inceleyerek ülkemize ve kentimize en uygun olanları burada hayata geçireceğiz.

Yineliyorum; tüm paydaşlardan destek bekliyoruz. Devlet kurumlarımızın değerli yetkililerine de elimizi uzatmaktan, bize uzattıkları eli ivedilikle sıkmaktan geri durmayız.”

Siyasi jestler her zaman değerli...

Rapora rağmen bu

tartışma biter mi?

MÜNEVVER Karabulut'u 15 yıl önce vahşice öldüren Cem Garipoğlu'nun mezarından alınan kemik örnekleri üzerindeki inceleme tamamlandı. Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı, mezardaki kemiklerin Cem Garipoğlu'na ait olduğunu açıkladı.

Bu rapor bile tartışmaları sonlandırır mı bilemiyorum.

Sosyal medya konuşmalarına bakıyorum; bitecek gibi değil.

“Artık bu mesele vicdanlarda kalsın” diyen de var.

“Rapora kesinlikle inanmıyorum” diyen de…

Bu tartışma bitmez...

İçimizi acıtan bu olaylar

Hepimizi düşündürmeli

GÜNLERCE Narin’i konuştuk. Yılan hikayesine dönen soruşturmayı takip ederken bu sefer; cinsel istismar ve şiddete uğradığı belirtilen 2 yaşındaki Sıla bebeğin haberi geldi.

Her ikisi de bizi düşündüren, canımızı acıtan olaylardı.

Ardından İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil’i vahşice öldürdükten sonra intihar eden Semih Çelik’i tartışmaya başladık.

Bu arada kocası, sevgilisi tarafından öldürülen kadın haberleri, Beyoğlu’nda tacize uğrayan genç kadının haberleri de gündem olmaya devam etti.

Geçen gün televizyonların ana haberlerini tek tek izledim.

İçimi açan bir tek haber yoktu.

“Gerçek gündemi konuşamaz” olduk derken; gerçek gündemin Türkiye’de artan şiddet eylemleri olduğunu bir kez daha anlamış olduk.

Nereye gidiyoruz?

Fikir önderlerinin, sivil toplum örgütlerinin, devletin ve herkesin bu konuyu mesele yapması, konuşması, tartışması ve çözümler bulması gerekir.