Gazetecilikte 30 yılı çoktan geçtim.
Düşündüm de; ne kadar çok insanla tanışmışım, ne kadar çok olaya tanıklık etmişim.
Gitmediğim şehir kalmamış.
Türkiye’nin çok hareketli, ilginç ve çok farklı geçen 80’li, 90’lı ve elbette 2000’li yıllarına tanıklık etmişim.
Bazı olayların da içinde yaşayarak görmüşüm.
Gazetecilik yapınca, üstüne yönetici kimliği de giyince ister istemez siyasetten kaçamıyorsunuz.
Büyükbabalarımın, büyükannelerimin anlattıkları masal gibi gelirdi.
Yokluk yıllarından yeni Cumhuriyet’in o müthiş hikayeleri beni hep etkilemiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna, yeniden var oluşuna tanıklık eden büyüklerimin her biri benim gözümde birer kahramandı.
Aynı zamanda vatanseverdi, insan severdi, hayvan severdi.
Onların azimleri, bitmeyen hayalleri, bir ülkeyi yeniden yaratmak için gösterilen çabaları ve onların yaşadıkları benim için gerçekten önemli...
Bu anıların bazıları yazılı bende, bazıları kayıtlı arşivlerimde, bazıları da hafızamda...
Son bir haftada yüzde 63’lerden 65’lere yükseldi.
Ventilatör doluluk oranı da yüzde 32’lerde şu an...
Birçok Avrupa ülkesine göre çok iyiyiz.
Çünkü Fransa ve İspanya’da hastanelerdeki doluluk oranlarının yüzde 90’lara geldiği biliniyor.
Zaten bütün bu endişe bunun için değil miydi?
Yani sistemin tıkanması, hastanelerin beklentilere cevap verememesi...
Avrupa’dan iyi haberler gelmiyor.
İtalya, İspanya ilk dönemde salgının merkeziyken şimdi Fransa benzer bir süreç yaşıyor.
Avrupa bize uzak değil.
Üstelik bizim de rakamlarımız iyi gitmiyor.
Yaz ortasında Ankara listenin birinci sırasındaydı, şimdi vaka sayısında İstanbul açık ara önde gidiyor.
Bu arada İzmir’in rakamları da artık korkutucu seviyeye gelmiş durumda.
Mimar Erhan İçözen gibi insanlar olmasa bazı değerlerimizi çoktan kaybederiz, koruyamayız, gelecek nesillere bırakamayız. İyi ki varlar ve iyi ki ben de bu değerli insanları tanımış oldum.
Söke’nin Doğanbey Köyü’ne gitmediyseniz, mutlaka gidin.
Bir tavsiyedir.
Gidin ve idealist bazı insanların neler yaptıklarını görün...
Bu isimlerin başında Erhan İşözen geliyor.
Ve sözü kendisine, Türkiye’nin en önemli projelerine imza atmış İşözen’e bırakıyorum.
Bu uyarılara rağmen kalabalıklar devam ediyor.
Bizde böyledir; yasak gelmeden kimse geri adım atmaz, evlerine gitmez, gitse bile evlerde kalabalık olmaya devam eder.
Akdenizlilik biraz da böyle, hoşuma gitmiyor değil ama galiba bu sefer işi tutmak gerekiyor.
Bakın kimse ekonominin durmasını istemiyor.
Fabrikalar çalışsın, çarklar dönsün istiyor.
Kısıtlı da olsa sosyalleşme kontrollü devam etsin, insanlar günlük hayatlarını sürdürsün de isteniyor.
İtalya ilk salgına göre biraz daha iyi durumda, İspanya da öyle...
Ama sayılar 10 binlerde...
Almanya 7 binlerde...
Yunanistan beni şaşırtan bir performans gösteriyor, bizden çok daha iyiler...
Dikkat ediyorum; her şeye rağmen okullar açık.
Hem de en baştan bu yana...
Urla listenin başında gelir.
Karaburun, Foça ve yeniden Bodrum’u eklemem gerekir.
Çeşme’yi de ilave edersek; büyük bir yarımadadan söz etmiş oluruz.
Urla giderek turizmiyle öne çıkan bir ilçe haline geldi.