Paylaş
Baharı bekleyen kumrular gibi şarkısı bizden Mikail’e gelsindi. Akşam “Martı” isimli filmimizin İstanbul Film Festivali’nde gösterimi vardı. Yapılacak bir sürü iş vardı bu yüzden bir an önce evden çıkmalıydım. Telefonum bugün milyor kez çalacağından şarjımın full olması gerekiyordu. Bu yüzden telefonumu şarja taktım evden çıkmam için şarjımın dolmasını beklemem lazımdı…
Sanki çalışmazsam hayat damarlarımdan biri kopacakmış gibi hissettiğimden özellikle hafta içi evde yemek yapmaya çoğu zaman vaktim olmuyordu. Bu yüzden vakit buldukça yapıp, dolapta hazır bekletiyordum. Sonuçta hamaratlıkta sınır tanımamak bunu gerektirirdi. Bu da benden sana hediye olsun Deniz dedim, ertesi günün yemeği hazır olsun istedim ve yemek yapmaya başladım. Kendime minik sürprizler yapmayı her zaman çok severdim. Her eve bir Deniz, evden çıkmam için de ocaktaki yemeğin pişmesini beklemem lazımdı…
Telefonu şarja, yemeği ocağa bıraktıktan sonra bari çıkmak için hazırlanayım, vakit kazanayım dedim ama hazırlanmak için de kardeşimin duştan çıkmasını beklemek lazımdı…
Bekledim de gelmedin, hiç mi beni sevmedin adlı şarkı bir an önce bana gelsindi. Artık hiçbir şeyi bekleyecek sabrım kalmamıştı derken, hava ve zemin artık sokağa çıkmam için de hazır dedim kendimi uzaya fırlatılan ilk roket gibi heyecanla dışarı fırlattım. Bir süre otobüs bekledim, gelmeyince geç kalmamak için taksiye bineyim dedim. O da gelmeyince bari Bi Taksi yapayım dedim. Birkaç dakika bekledim, Allah’tan o hızlıca geldi.
Kuaföre vardığımda, kırmızı saçlarımın mimarı yeni yaptığı karışımı üzerimde denemek için heyecanla beni bekliyordu. Bakalım bugün beni nasıl bir sürpriz bekliyordu diye düşündüm. Zira geçen ay gaza gelip saçımı öyle bir boyamıştı ki bir süre trafik lambası gibi dolaşmak zorunda kaldım. Saçlarımdaki fosfor gece bile gözüküyordu, belediyeler kaza inkaz lambası olmam için bana teklif getirdiler. Ama parada anlaşamadık. Neyse, saçıma yine sürprizli karışım sürüldü, nasıl bir renk olacağını görmem için, tam kırk dakika boyanın tutmasını beklemem gerekiyordu. O sırada ojelerim de sürüldü. Özgürce ellerimi kullanabilmek için de ojelerimin kurumasını beklemem lazımdı…
Genelde aynı anda hem telefonum çalıyor, hem mesaj geliyor hem de kafam veya burnum kaşınıyorsa, veya çantamdan acil bir şey almam gerekiyorsa oje sürmüşüm demektir. Çünkü o ojenin illaki bozulması gerekir. Bu en önemli Denizz Aşırı kurallarından bir tanesidir. Şu an benim en birinci vazifem boyamın tutmasını ve ojemin kurumasını beklemekken, kuaförde çalışan beyler de sabırsızlıkla maç saatini bekliyorlar aralarında bunu konuşuyorlardı. O sırada patroşkam bir adet video gönderdi. Wifi o kadar kötüydü ki, videoyu izleyebilmem için videonun dolmasını beklemem lazımdı…
Aaaay YETEER bee dedim! Amma çok şey bekliyoruz biz gün içinde farkında değiliz. Ömür beklemekle geçiyor desem yeri olacağı dakikalardaydık sayın seyirciler. Dayanamadım kısa bir araştırma yaptım. Ömrümüzün yaklaşık bir yılı bekleme halinde geçiyormuş. Bu rakam kesin bizde daha fazladır diye düşündüm. İngiliz’lere göre bu sürenin 6 ayı çeşitli kuyruklarda, 27 günü otobüs duraklarında ve 20 haftası da telefonda santral operatörlerinin bağlamasını beklerken harcanıyormuş. Ortalama bir İngiliz’in sadece bir yılı beklemekle geçiyor olabilir, ama iddia ediyorum yetişkin bir Denizz Aşırı’nın minimum 5 yılı bir şeyleri beklemekle geçiyordur. Üşenmedim, “bence” en çok beklediğimiz şeyleri 7 maddede yazdım. Siz de en çok beklediğiniz şeyleri bana yazın azıcık kaynaşalım =) öpüyoring @denizzgok instagram hesabıma bekliyoring…
Ben seni doğumhane kapısında bekleyen babalar gibi bekledim ey 8.15 vapuru, ben seni her sabah rating sonuçlarını bekleyen yapımcı gibi bekledim… Ben seni 500 T Tuzla İçmeler otobüsünü beklediğim kadar bekledim ey 8.15 vapuru… Trafik var almam abla dediler bekledim, durakta taksi yok abla dediler bekledim, şoför değişim saati abla dediler bekledim, bana abla demeyin dedim sadece ismimi söylemelerini bekledim!
De-niz- Gök. Değilseniz sıfırı tuşlayın. Kredi kartı işlemleri için biri, bankacılık işlemleri için ikiyi, menüyü tekrar dinlemek ve ana menüye dönmek için üçü tuşlayın. Müşteri hizmetleri için tuşumuz yok tuşlamayın, onu bekleyin belki gelir. Ben seni ne çok bekledim müşteri hizmetleri, baharı bekleyen kumrular gibi bekledim. Umutla zayıflamayı bekler gibi bekledim. Trafik sorununun bitmesini beklercesine bekledim seni müşteri hizmetleri! Sana ayrıca bir Denizz Aşırı yazacağım müşteri hizmetleri, bu beni kesmedi. Sen de beni iki haftacık bekle müşteri hizmetleri!
Her kapı çaldığında “O”mu acaba diye uğruna heyecanlandığım, yollarını gözlediğim, kapıdan girdiğini görünce Hülya Koçyiğit koşuşu yaptığım, gizli aşkım canım kargocum. Kargoyu teslim aldığımda, imzayı atarken “ EVET” diye haykırmak istediğim nadide erkek, kalbimin tek sahibi, bana dünyanın her bir türlü ucundan istediğim her şeyi getiren şahsiyet. Çinden gelen mutluluğum, hayatımın anlamı… Neyse daha fazla yazamayacağım zira bir yuva yıkılıyor…
Siparişi vermeden 10 saniye önceki açlığımla, siparişi verdikten 10 saniye sonraki açlığım arasında fark ve siparişimi beklerken bu farkın an be an daha fazla artması. Yemek siparişi beklemek diyince aklıma sadece bu geliyor. Siparişi verdikten sonra sanki gündüzler gecelere bağlanıyor, mevsimler değişiyor, çocuklar büyüyor, ben kırışıyorum ama yemeğim asla gelmiyor ve açlıktan midem sırtıma yapışıyor. Şuurumu yitiriyorum, kendimi bir an yemek sepetinde robot olmadığını iddia eden canlı insana günümün nasıl geçtiğini anlatırken buluyorum veya garsonu uzun zamandır görmediğim hala oğluna benzetiyorum. Sonrası malum masaları kemirme, parmaklarını yeme ve büyük KAVUŞMA!
Sen de benim hatalarımdan birisin
Sen en büyük günahların bedelisin
Senin için harcanan zamana yazık
Sen en güzel duyguların katilisin
Sınav sonucu beklemekle ilgili duygularımı, canım Sezen Aksu ben doğmadan 12 yıl önce yazmış zaten. Söyleyeceklerim bu kadar.
Her yazımın tek vazgeçilmezi, hayatımın odak noktası, ömür törpüm, gençliğimi uğruna feda ettiğim, asla sonsuza kadar sahip olamayacağım imkansız aşkım, kaderim, alın yazım! Seni beklerken, hayatımın bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçmesi… Yeşil pasaportun cazibesiyle şuurumu yitirtip bana annemi babamı değiştirmeyi düşündürten; Schengenim, Amerikam, Birleşik Krallığım… Söyle bana, 5 yıl be çok mu zor!
Genelde annenizin aradığı durumdur. Ne zaman sevgilimden telefon beklesem, telefonun çalışıyla birlikte kalp krizi geçirip telefona doğru koştuğumda ekranda annemi görüp çılgına dönüyorum diyenler elini kaldırsın. Beklemeyin coniler, bekleyince aramıyorlar. Mesaj beklerken de, genelde bankanızdan mesaj geliyorsa üzgünüm ama yandınız demektir. Şimdi sakin olun ve elinizdeki o telefonu yere bırakın. Sıradaki şarkı Hakan Altun’dan size gelsin. Telefonun başında, çaresiz bekliyorum.. Bekliyorumm amaa çalmayacak biliyorum!
Hiçbir şeyi bu kadar çok beklemediğiniz ya da şöyle en içteninden “ beklediğime değdi bee!!” dediğiniz bir hafta dilerim. Hadi hep birlikte bir sonraki pazartesiyi bekleyelim! Örtmen geldi byee…
Paylaş