Dünya ekonomilerindeki durgunluk tehlikesinin ABD'de gerçekleştirilen saldırı öncesinde de gündemde olduğunu, saldırı sonrasında ise durgunluk riskinin arttğını hatta rakamlarla gerçekleşmelerinin görülmeye başlandığını belirtmiştik. İşin bir de borsalar yönü var. Borsalar ekonomilerin barometresi ise bu barometre uzun zamandır durgunluğu işaret ediyor zaten. Neredeyse 2000 yılı başından bu yana hem de... BORSALAR 2000'DEN BU YANA DÜŞÜŞTE Örneğin dünyanın lider borsası kabul edilen New York Borsası'nda dünyanın en büyük 30 şirketinin hisse senetlerinin işlem gördüğü Dow Jones Endeksi'ne bakalım. Dow, 2000 yılı başından bu yana yüzde 25'in üzerinde değer yitirmiş durumda. 2000 yılı içindeki 11 bin 750 puanlık zirvesine göre değer kaybı ise yüzde 30'a yaklaştı. Bu düşüş Dow Jones'un Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yaşadığı en büyük 10 düşüşten biri. Ama Dow Jones rakiplerine kıyasla iyi bir performans gösterdi bile denilebilir. Örneğin Avrupa'nın dev borsası Frankfurt'ta Xetra Dax Endeksi Mart 2000'de gördüğü zirve rakamından bu yana neredeyse değerinin yarısına inmiş durumda. Londra Borsası Financial Times Endeksi ise Aralık 1999'daki zirvesinden bu yana yüzde 36 oranında değer yitirdi. DOW'UN KORKUTAN SEYRİ Borsalar ülkelerde ekonomilerni barometresidir dedik. Dünya ekonomisinin barometresi olarak da Dow Jones'u almak yanlış olmayacak. Genelde borsalada düşüşler 1 hata 2 yıllık süreler içinde zirveden aşağı gelir. Oysa Dow'un son gerilemesi sadece bir kaç ay içinde gerçekleşti. Örnek olarak Birinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra 1919-1921 yılları arasındandaki ayı piyasası dönemini alırsak, Dow 21 aylık bir süre içinde yüzde 47 oranında değer yitirdi. Büyük Bunalım'ın başlangıcına kadar olan zaman dilimine bakarsak, 1929-1932 arasındaki dönemde Dow, yüzde 89 oranında geriledi. İkinci Dünya Savaşı öncesindeki dönemde yani 1939-1942 yılları arasında Dow'un değer kaybı yüzde 40 oldu. Watergate Skandalı ve Petrol Krizi sırasında yani 1973-1974 dönemi arasında Dow yüzde 45 değer yitirdi. BUHRAN HABERCİSİ Bu düşüşlerin ortak yanı tamamının, sadece ABD ekonomisinin değil dünya ekonomilerininde da büyük buhranlar ve yeniden yapılanmalar yaşandığı dönemlerde gerçekleşmiş olmaları. Borsa yatırımcısı davranışı göz önüne alındığında düşüşlerin ortalama 1.5 yıllık dönemlere yayıldığı görülüyor. Her ne kadar günümüzdeki fon transfer hızı işlem zamanı ve vade mantığını değiştirdiyse de, yatırımcı davranışına bakarak dünyanın yeni bir buhran ya da yeniden yapılanma döneminin eşiğinde olduğunu söyleyebiliriz. İşte asıl soru da burada ortaya çıkıyor: Buhran mı, yeniden yapılanma mı? 1812'DEN SONRA İLK ABD ekonomisi saldırı öncesinde de sıkıntı içindeydi: Japonya son 10 yıldır krizlerden başını kaldıramıyor. Latin Amerika, Asya, Rusya Avrupa sırayla krize girdi: Bu krizlerden çıkışlar sonrasında da hiç bir ekonomi eski gücüne kavuşamadı. ABD iç savaş dönemi yani 1812 yılı ve Pearl Harbour baskınından yana hiç dirket saldırıya maruz kalmadı. Pearl Harbour ise yine sadece askeri hedeflere yönelmiş bir saldırı idi. Yani sıradan Amerikalı hiç bir zaman kapısının önünde bomba patladığına şahit olmadı. Düzeltelim 11 Eylül'e kadar şahit olmamıştı. TÜKETİCİ PSİKOLOJİSİ Kriz zamanı nerede olursa olsun tüm tüketicilerin tavrı aynıdır. Harcamadan kaçma, kendini güvene alma eğilimi... Körfez Krizi günlerini ele alalım. Arap dünyası tarafından da sevilmeyen Saddam Hüseyin Kuveyt'i işgal edip de ABD bölgeye askeri varlığını yığmaya başlayınca, ülkedeki tüketici güven endeksi 101.7 seviyesinden 55.1 seviyesine kadar imişti. Üstelik sadece 6 ay içinde. Kriz atlatıldıktan sonra bile endeks ancak bir yıl içinde yeniden eski seviyelerine ulaştı. FAİZLER DÜŞÜYOR AMA... Bu arada faizlerin dünya çapında düşürüldüğüne şahit oluyoruz. Ama Başkan Bush 10 yıla yayılacak bir savaştan söz ediyor. Ayrıca terör örgütlerinin ABD içindeki eylemlerini yoğunlaştıracaklarını da istihbarat örgütleri tarafından açıklanıyor. Oklohoma bombacısı'nı hatırlarsak ABD'nin kendi teröristleri de yeni faaliyetlere girişebilecek durumda. Türkiye çok iyi tanıktır ki terörün (hangi taraftan gelirse gelsin) hüküm sürdüğü coğrafyalarda tüketici güveninden de yatırımdan da fon akışından da bahsetmek pek mümkün değil. Bunun yanında terörle mücadeleye ayrılacak kaynak da ekonomiler üzerinde ek yükler getiriyor. Türkiye'nin 20 yıllık süreçte PKK ile mücadele için harcadığı rakam resmi olarak 150 milyar dolar. Resmi rakamları ikiyle çarpmakta fayda vardır. ABD ise ilk etapta terörle mücadele için 40 milyar dolarlık bir fon ayırdı. Savaşın sürmesi ile bu fon miktarı da artacak. Bu da bütçe üzerinde ek yükler anlamına geliyor. İnsan kaybını ise hiç saymıyoruz.(Önemsemediğimizden değil elbette). Böyle bir ahval içinde faizin düşmüş olması kimi ilgilendirecek merak içindeyim açıkçası. Dünya üretiminin 5'te ikisinin ABD tüketici talebinden kaynaklandığını hesaba katarsak, bu coğrafyada insanlar tüketmemeye başlarsa küresel etkisi inanılmaz boyutlarda olabilir. BORSALARDAN KAÇIŞ MI? İMKB'ye bakarsak fiyatların inanılmaz düşük olduğu bu seviyelerde bile Fiyat/kazanç oranı 65 seviyesinde. Bunun nedeni şirketlerin ciddi ölçülerde zarar etmesi. ABD'De ise örneğin 1974 krizi sırazsında F/K oranı 6.2 seviyelerindeymiş. Şimdi ise 22 seviyelerinde. Nedeni bizdeki durum ile neredeyse birebir aynı. Fiyat düşük ama karlar daha düşük. Dünya çapında yatırımcılar hisse senedini artık riskli görmeye başladı. Bu sadece bireysel yatırımcının tavrı değil. Kurumsal yatırımcılar da aynı durumda. The Wall Street Journal haberine göre ABD'deki saldırı sonrasında Londra Borsası'nda yatırım fonlarından özellikle de hisse senedi fonlarından ciddi bir para çıkışı yaşandı. Bir sonraki hafta fon yatırımcıları piyasaya döndüyse de bu geri önüş çok ufak miktarda oldu ve paranın adresi hisse senedi fonları değil para piyasası fonlarıydı. Aşağıdaki tabloda İngiltere'deki ve Avrupada işlem gören fonların türlerine göre performansları yer alıyor. Bu tablo durumu yani hisse senedinden kaçışı çok net gösteriyor. .hurtext{ font-family : Arial, Helvetica, sans-serif; font-size : 12px; color : #000000; font-weight : normal; }