AB nasıl yani?

Borsada yeni haftanın ilk işlem günü düşüşle açıldı. Siyasi arenadaki sıkıntılar borsa koridorlarında artık daha fazla etkili omaya başladı. Ama işin garip tarafı borsa için uzun vadeli beklenti/strateji anlamına gelen AB üyeliği sürecinin bu kadar çok konuşulması ya da piyasalar üzerinde bu kadar çok etkili olması.

Haberin Devamı

Siyasette AB konusunda ak ve kara birbirinden ayrılırken borsa oyuncusu da bu ayrışmanın içeriğini çözmeye çalışıyor. Bu çaba sırasında en kafa karıştırıcı olan bölüm ise MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç'ın sözlerinin yorumlanması sırasında ortaya çıkıyor. Ve borsa yatırımcısının kafasında şu melun şüphe uyanmaya başlıyor: "Yoksa asker de AB'ye karşı mı?"

Önce Borsa açısından AB ne demek bu noktaya bakmakta fayda var. Borsacılar yatırım yaparken sürekli olarak AB'yi Türkiye'nin önündeki vazgeçilmez uzun vadeli strateji olarak gördüler. Bütün borsa yatırımlarında bu beklenti fiyatlara yansıtılmış durumdadır. Yani borsa yatırımcısının kafasında hep 5 ila 10 yıllık bir zaman dilimi içinde ülkede hem siyasi hem ekonomik anlamda AB standartlarına geçiş için adımlar atılacağı görüşü hakimdir. Bu çerçevede yol alırken meydana gelen minik sapmalar veya itirazlar da hep nihayetinde arabanın doğru yola gieceği ümidi içinde değerlendirilir.
Oysa bu kez durum farklı.

AB, özellikle son dönemde Türkiye'nin en temel siyaset tabularına açıkça saldırı içerisinde. Özellikle ana dilde eğitim ve yayın meselesi hükümet ortaklarının canını feci şekilde sıkmış durumda. Hatta Başbakan  Bülent Ecevit'in "Bu meseleler terör örgütünü detekler nitelikte karşımıza getirilmeseydi daha kolay çözülürdü" sözü de önemli bir gösterge. Yani üzerinde tartışılan son meselelerde hükümet AB'nin talepleri ile terör örgütünün talepleri arasında paralellik kuruyor ve bunu hükümet ortağı MHP'nin açıklamaları ile gayet net biçimde dile getiriyor.

Bu noktada tüm oklar MHP'yi hedef almış olabilir ama milliyetçi hassasiyet açısından DSP ile MHP'nin çok da ayrık olmadığını hatırlamakta fayda var. Bu arada hükümetin üçüncü ortağı ANAP ise tüm seçim stratejisini AB üzerine kurmuş gibi görünüyor. Bu arada geçen hafta bir başka sürpriz yaşandığını gördük. MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç'ın yaptığı bir konuşma biraz da basın marifetiyle TSK'yı da bu tartışmanın içine itti. Zaten TSK'nın böylesine bir tartışmanın dışında olmasını beklemek Türkiye koşulları dikkate alındığında fazla "iyimser" bir beklenti olurdu. TSK bu tartışmanın sadece parçası da değil üstelik, en güçlü taraflarından biri...

İşte tüm bu veriler ışığında yaratılan ortama ve taraflara baktığımızda yatırımcının kafasının karışmaması mümkün değil. Kafalardaki şu sorulara bir bakın:
- Ordu AB'ye karşı mı?
- MHP ile ordu aynı stratejiyi mi izlemeye başladı
- İran ve Rusya aslında ne demek
- Neden islamcı yazarlar Kılıç Paşa'nın sözlerini böylesine hararetle destekledi? Vs vs

Soruları artırabiliriz. Ama kafaların nasıl karışık olduğu ortada. Aslında "hakikaten kastedilmemiş" sözlerin mi yanlış anlaşıldığı yoksa ordunun ciddi bir ültimatom mu verdiği yakın zamanda ortaya çıkacak gibi görünmüyor. Yani bir süre daha toz duman arasında yolumuzu bulmaya çalışacağız.

Haberin Devamı

Borsa haftanın ilk gününde bu soruları bir süreliğine göz ardı etme kararında olduğunu ortaya koydu. 11.500 puanın altına inmeyerek şimdilik bekle-gör stratejisi izleyeceğini gösterdi. Üstelik sadece borsa değil diğer piyasalar da bu yönde tavır sergiliyor.

Yani Türkiye'nin son bir kaç gündür konuştuğu konunun sadece entellektüel tartışma ya da siyasetteki ayak oyunları olduğu umudunda. Ama piyasalar bu konuda şüpheye düşer ve bir süreliğine dahi olsun Türkiye'nin dümenini Avrupa rotasından çevirdiği hissine kapılırsa o zaman asıl kriz nasıl olurmuş görürsünüz.


 

Yazarın Tüm Yazıları