LİYAKATSİZ bürokratların vekáleten götürdükleri görevlerde başarısız olduklarını iddia eden yazım üzerine eski İstanbul Gençlik ve Spor Müdürü Vedat Bayram’ın gönderdiği destekleyici mektubu geçen hafta (26.07.2005) yayınlamıştım. Yazımın sonunda aynen:
‘...8 yıl süre ile türlü çeşitli hükümetlere hizmet veren bir bürokrat, ‘mesleği zerre kadar bilmeyen badem bıyıklı bir makam esnafı’ tarafından ayağının kaydırıldığını iddia ediyor! Yerine gelen de liyakatsiz olduğu için yine bir ‘vekil müdür’...’
Bayram’ın mektubuna Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü (GSGM) cevap verdi. Özetleyerek yayınlıyorum:
* * *
‘Köşenizde 26.07.2005 (bugün) tarihi itibariyle yer verdiğiniz konu hakkında şahsınızı ‘sporda idari yapılanma politikamız’ ile ilgili bilgilendirmek istiyoruz.
GSGM bünyesinde, 2003 yılı Mart ayı itibariyle başlattığımız ‘performans kriterleri’ uygulamamız halen sürmekte ve bu kriterler doğrultusunda yaptığımız uygulamalar neticesinde büyük mesafeler almış bulunmaktayız.
Özellikle il müdürlerimizin tespiti konusunda uyguladığımız performans kriterlerinin başında, ildeki lisanslı sporcu sayısı, ilin tesisleşme durumu, kamu ve özel sektör kaynaklarının verimli kullanımı, sponsorların spor alanına yönelmelerinin sağlanması, ulusal ve uluslararası organizasyonları ve sahipliği, okullarla ilişkilerin etkin ve yoğun bir şekilde gerçekleştirilmesi ve spor potansiyelinin aktif hale getirilme derecesi göz önünde tutulmaktadır.
Bu noktadan hareketle çıktığımız yolda, yapılan atamaların hiçbirinde siyasi referans gözetmediğimizi özellikle belirtmek isteriz.
Bu konuda sporun, tüm sosyal olgu ve görüşlerin üzerinde bir konu olduğu bilinciyle hareket ettiğimiz içindir ki, lisanslı sporcu sayımız iki yıl gibi kısa bir sürede % 180’lere varan oranda artış göstermiştir. Ayrıca spor idarecilerinde gerçek spor adamlığı özelliğini aradığımız içindir ki 1970’li yıllardan bu yana bitirilemeyen tesislerin, birer birer açılışını yapabilmekteyiz.
Gençlik ve spor, gerçekten ayrım gözetmeksizin idare edilmesi gereken bir konudur. Bu nedenle göreve geldiğimiz andan itibaren, bürokraside ‘Her Devrin Adamı’ olarak nitelendirilen isimlerle çalışmak yerine ‘Sadece Sporun Adamları’ ile çalışmayı düstur edindik. Ayrıca genel seçimlerin hemen ertesinde, iktidar partisine gülücükler dağıtan kişi ve düşüncelerle bir arada olmak, spor idaresindeki fikrimizle hiç bağdaşmadı...
...Özellikle İstanbul gibi spor potansiyeli yüksek bir ilde, tesis yapmak yerine belediye yahut özel sektör imkánlarıyla yapılmış tesislere ‘Butesis falancanın katkılarıyla tamamlanmıştır’ tabelası asmak ádetimiz olmadığı gibi, bu düşüncedeki kukla idarecilerle çalışmadık ve çalışmıyoruz.
Yazınızda bahse konu ettiğiniz şahsın ‘İstanbul’daki başarısızlığı sebebiyle’ görevine son verilmiştir. Yani durum, şahsınıza yazdığı ‘duygu dolu!’ mektupta belirttiği gibi bir görev bırakma yahut emekli olma durumu değildir.
İllerin spor potansiyellerine göre tespit ettiğimiz il müdürlerinin, 5 yıldan fazla aynı yerde görev yapmalarını da ‘yozlaşma veya rutinleşme’ gibi sebeplerle önledik.
Bizler, Türk sporuna ve gençliğine hizmet amacıyla bu etkin çalışmaları yürütürken arkasına almaya çalıştığı siyasi destekle bir yerlerde tutunmaya çalışan kişilere asla müsamaha göstermedik.
Şu anki tablo itibariyle Türk spor teşkilatı, tüm ilgili kurum ve kuruluşlarıyla kol kola çalışabilen barışık bir kurum haline gelmiştir.’