Türkiye nereye payidar? (II)

Dünkü yazımda uzun yıllar altında yaşadığımız askeri vesayet döneminin sona erdiğini, darbeler-muhtıralar çağının kapandığını, ancak hükümetçi-liberallerin iddia ettiği gibi ülkenin normalleşmeye/demokrasiye yönelmediğini iddia ettim.

Haberin Devamı

Türkiye’nin nasıl bir bocalama dönemi içinde olduğunun en güzel göstergesi Ergenekon Davası’dır. Bazı gerçek darbeciler (bazıları ise her nedense hâlâ dokunulmazlık zırhı taşıyorlar) ile ortak noktaları hükümet karşıtlığı olan bazı insanlar karmakarışık iddianamelerle yargılanırken, insan Silivri’deki Mahkeme’de Türkiye’nin hali pür melalini açıkça görüyor.

* * *

Türkiye’de askeri vesayet bitiyor. Zira, artık bu ülkede askeri vesayetin bir işe yaramadığını aklı başında herkes gördü. Ayrıca, komünizm sonrası dönemde, uluslararası merkezler açısından da askeri vesayetin faydadan çok zarar getirdiği anlaşıldı.

Bilgi teknolojileri
çağında artık insanların düşüncelerine ipotek koymak o kadar kolay değil!

Askeri vesayet
döneminin bittiğini görmeyenler varsa onlar da teker teker teşhir olacaklar.

AKP Hükümeti
’nin de askeri vesayetin sona ermesinde katkıcı bir rol oynadığı şüphesiz. Askeri vesayeti bitirme çabaları zaman zaman intikam duyguları ile bezense de bugün ülkede bazı tabuların artık açıkça tartışılabilinmesinde AKP’nin katkısı reddedilemez.

Ancak, yaşananlar beni demokrasi mücadelesinde umutlu kılmıyor!Kılmıyor, zira AKP’nin omurgası demokrasiye talip değil. Daha önemlisi, AKP’nin omurgasını oluşturan yapının tahayyülündeki projeler ile demokrasi çelişiyor.

Kim ne derse desin, AKP’nin omurgasını Milli Görüş’ten ayrılan, Erdoğan’ı Erbakan’a tercih eden ama muhafazakâr dünya algılamasından kopmamış kesimler oluşturmaktadır.

Muhafazakârlık
tarif gereği illa ki demokrasiyi boşlamaz ama İslam’da dinin siyaset yapma iddiası olduğu için, bizdeki muhafazakârların çoğunluluğu dünyevi siyaseti de dinsel semboller/değerler/âdetler ile algılar. Unutmayalım, hiçbir din demokrat değildir, istese de demokrat olamaz. Benim görüşüme göre, AKP’nin hedefi şeriat devleti değildir, böyle bir talep Türkiye’de kök tutmaz. Ancak, AKP dünyevi olguları da alaturka muhafazakâr değerler ile kavramaktan kendisini kurtaramamıştır.

Bunun içindir ki AKP’nin demokrasi peşinde koştuğu söylemi içi boş bir hayaldir.

* * *

Milli Görüş Türkiye’nin görüp göreceği en güçlü örgüt yapılanmasından birisidir. Bugün AKP’ye hayatiyet veren en büyük güç de, devşirilmiş olsa bile, Milli Görüş’tür. AKP’de hiçbir güç Milli Görüş’e rağmen veya onu dışlayarak siyaset yapamaz. Milli Görüş benim çok saydığım bir yapıdır ama demokrat değildir. Demokrasi Milli Görüş’ün hamuruna uymaz.Devşirilmiş ama özü değişmemiş Milli Görüş üzerine oturan AKP’nin bugüne dek somut demokrasi söylemleri sadece muhafazakâr talepler ile şekillendi. Demokrasi talepleri türban ile katsayı arasında sıkıştı kaldı. Bırakalım Çingeneleri, eşcinselleri, basın özgürlüğünü, siyasi partiler kanunu, dokunulmazlıklar, Anayasa değişikliği ve diğerlerini; AKP bugüne dek Aleviler ve Kürtler ile ilgili içi boş “açılımlar” üretmekten bile ileri gidemedi.

Özgürlük
içine sinmediği için AKP’nin demokrasinin en güzel dışavurumu sanatta ve kültür alanında da bir şey üretilmesine 7 yıldır vesile olamadığı ilk kez bu köşede dile getirilmiştir. (“Köksüz Muhafazakârlar”-16-17 Eylül 2009)

AKP Hükümeti kendi anlayışı ile şekillenen emir komuta zinciri içinde “tek adam”, “tek parti” kültleri yaratarak “Yok aslında başkasından farkımız” şiarı ile yine merkezden beslenen Milli Görüşçü işadamı üretmeyi en büyük eseri olarak ülkeye sunmuştur.

Yarın “açılım” bazında “AKP’nin demokratlığını” irdeleyeceğim.

Yazarın Tüm Yazıları