Paylaş
TSK, geçen hafta bazı gazetecilere Güneydoğu Anadolu'daki gelişmeleri yerinde göstermek amacıyla bir gezi yaptırdı. Geziye katılan tüm gazeteciler iki konuda görüş birliğine vardılar: 1) Bu bölgede büyük çapta terörün önüne geçilmiştir. 2) Ayrıca TSK, çeşitli sosyal etkinliklerle yöre halkının yaralarına merhem olmaya çalışmaktadır.
Bu görüşleri ifade eden bazı yazarlar ise, ortada fol yok yumurta yokken bu saptamalara malum kadronun itiraz edeceğini dile getirdiler. Bu şekilde bir iddiayı da Sayın İsmet Solak ‘‘Varsınlar Söylesinler’’ başlıklı yazısında kullandı (Hürriyet, 29.5.2000). Bugün, benimle aynı görüşte olmadığı ve bir geçmişimiz bulunmadığı halde, bana daima sıcak ilgi gösteren İsmet Ağabey'in sıcaklığına sığınarak, ‘‘malum kadro’’ korkularına cevap vermek istiyorum.
Meramım, Türkiye'de farklı görüşler ifade eden kişilerin sanki hiç ortak alanları yokmuş, sanki her aykırı görüş bir ihanet taşımak zorundaymış gibi ele alınmasına tepki göstermek; ayrıca bir nebze olsun, esasında ortak alanların aykırı alanlardan daha geniş olduğunu göstermeye çabalamaktır.
İsmet Ağabey yazısında, ‘‘Malum kadro yine yaygaraya başlayacak. Biliyorum. Entel liboşlar vs. şimdi koro halinde bağıracaklar:
- Bu kadar asker hayranlığı Kopenhag kriterlerine uymuyor’’ diyerek taş atıyor.
Onun jargonunda ‘‘entel liboş’’, kendi jargonumda ‘‘liberal demokrat’’ olarak, kendisinin bu paranoyasını reddediyorum.
Evet; o ve onunla paralel düşünenler ile demokrasiye göre cumhuriyet önceliğinde, Türkiye'yi tehdit eden tehlikeler sıralamasında, Güneydoğu'ya verilmesi gereken kültürel haklar konusunda farklı görüşlerimiz var. Evet; ben ve benim gibiler Kopenhag kriterlerine atfedilen öncelikte daha hassaslar, ama ortak paydalar da o kadar çok ki.
İsmet Solak'ın yazısını ele alalım. Yazıyı okudum. Kendi görüşlerim açısından suçlanacak hiçbir cümleye rastlamadım. Eminim, tüm liberal demokratlar da ‘‘yaygara koparacak’’ herhangi bir nokta bulamamışlardır.
Benim itirazım, birbirimizi şablonlar-kalıplar çerçevesinde bir yerlere oturtma çabasıdır.
Bizler ve onlar! Hatta hiç ortak paydamız olmayan onlar! Tehlike arz eden onlar!
Benzer bir yaklaşımla Sayın Vural Savaş, 19 Mayıs'ta Samsun'da yaptığı konuşmada, küreselleşme taraftarlarını bölücülüğe hizmet eden, şeriata göz yuman odaklar olarak gördüğünü beyan etti. Nutkum tutuldu.
Allah'ım, ideolojik kalıplar insanların düşünce sistematiğini ne hale getirebiliyor!
Sevgili İsmet Ağabey; askerin kanı ve canı pahasına teröre set çekmesi hepimizin ortak sevinç alanıdır. Aklım, hatta vicdanım olmasa dahi yetişkin iki oğlum var. Bu konuda TSK'yı kutlamak, bu duruma sevinmek ne Kopenhag kriterlerine aykırı kaçar, ne de kriterlerin önemini azaltır.
Hele hele, TSK komutanlarının, hiç üstlerine vazife olmadığı halde, sosyal etkinliklere de katılması, Kopenhag kriterleri önünde uyum gücümüze sadece katkı sağlar. İnsani olan hiçbir şeyin kriterlere aykırı olması düşünülemez. Eğer, ‘‘insani olgular’’ ile çelişen bir kriter gösterilsin, üflerim öyle kriterlerin içine!
Ben komutanların reddettiği Kürtçe eğitim konusunda, liberal prensipler açısından aykırı düşünüyorum. Bunun sonu nereye gider diye korkmuyorum. Çeşitli lehçeler ise Kürtlerin sorunu! Ancak, hangi görüşün doğru olduğunu da sadece tartışarak bulacağız.
Tartışmak için de önce biraz hoşgörü, dolayısıyla kalıp yargılardan uzak durma, sonunda da diyalog lazım. Meramım çok basit:
Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa!
Paylaş