Haliç’in kokusunu duymayanlar!

DÜN bir grup insan, Hanefi Avcı’nın tutuklanmasını protesto etmek amacı ile Beşiktaş Adliyesi önünde toplandık.

Muazzam bir çelişki dikkatimi çekti. Hanefi Avcı’ya sahip çıkanlar, belki de onun zamanında “işkence” yaptığı solculardı. Aralarında sadece ayrıkotu gibi ben vardım. Attıkları zaman mangalda kül bırakmayan “demokrat” ve “liberaller”den eser yoktu. Hatta Hanefi Avcı’nın zamanında fikir birliği yaptığı milliyetçi-maneviyatçılardan da protestoya hiç ilgi yoktu.
Demek ki, ya milliyetçi-maneviyatçı Hanefi Avcı nasıl oluyor da komünist-terörist örgüte yardım ve yataklık ediyor diye sorgulayan bir Allah’ın kulu “demokrat”, “liberal”, “milliyetçi-maneviyatçı” yok...
Ya da Haliç’in pis kokularını bazı “demokratlar”, “liberaller”, “milliyetçi-maneviyatçılar” artık duymuyorlar!
* * *
Bir kısmının açık ifadelerine göre Hanefi Avcı’nın kitabı dikkatlerini hiç çekmemiş. Zaten “doğruyu söylemek dünyanın en kolay işi” imiş. Örneğin, Hrant Dink en kolay yolu seçtiği için mezarında yan gelmiş yatıyor!
Bir kısmı “intikam”dan bahsediyor. Diğerleri “çapkınlığına” saldıracak kadar seviye düşürüyor.
Bazıları ellerine tutuşturulan gizli dinleme tutanaklarını yayınlıyor.
Kimileri “çapkınlığı” önemli değil ama “işkence” yapmış olması çok önemli diyor.
* * *
Efendiler! Hanefi Avcı’nın kitabındaki iddialarını neden görmezden geliyorsunuz?
Kitap uzun olduğu için “efendiler” ellerine tutuşturulan kısa metinlere mi itibar ediyorlar, yoksa “entellik” gereği birkaç satır yazmış olmak için içi bomboş yazılar mı yazıyorlar?
* * *
Ne iddia ediyor Hanefi Avcı?
1) Kendisinin iki özel telefonu iki genç adına alınan illegal istihbarat izni ile dinleniyor. (Yandaşlara servis edilen telefon dinleme metinleri Devrimci Karargâh Örgütü üyesi(!) Necdet Kılıç’ın dinlenen telefonundan aktarmalar.) Avcı’ya göre 4.000-5.000 kişi şahıs ismi ve telefon numarası verilmeden, sadece telefon aleti numarası (IMEI) üzerinden dinleniyor.
2) Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’nda devletin envanterinde gösterilmeyen özel dinleme aletleri var.
* * *
Bu 2 vahim iddia ile ilgili olarak Avcı, İçişleri, Adalet Bakanı, Başbakan Müsteşarı, Başbakan Başdanışmanı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, Özel Mahkeme Başsavcıvekili ve Emniyet Genel Müdürü’nü şahsına yönelik gizli ve illegal telefon dinlemeleri ile ilgili olarak bilgilendirdiğini de iddia ediyor.
* * *
1) Şikâyetleri ile ilgili olarak İçişleri Bakanlığı’na 06.01.2010 tarihinde kitabında metni bulunan bir dilekçe vermiş (ss. 488-492). Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kaan Köksal ise 28.01.2010 tarihinde dilekçesinin “Bakan müfettişlerin kontrol edilemeyeceğinden endişe ediyor” gerekçesi ile işleme konulmadığını söylüyor ve iade ediyor. (ss. 502)
* * *
2) Avcı 12.01.2010 tarihinde Adalet Bakanlığı’na da yine metnini kitabında yayınladığı başka bir dilekçe veriyor ve aynı gün Adalet Bakanı ile görüşüyor. Dilekçesine tam 80 gün sonra, 31.03.2010 tarihinde “Dilekçeniz 25.03.2010 tarihinde işleme alınmıştır” diye sade suya tirit bir cevap geliyor. (ss.493-97)
* * *
Her iki Bakan’a bu köşeden bilmem kaçıncı defadır soruyorum:
Bu dilekçeler ile ilgili neden hiç işlem yapmadınız? İşlem yapmayarak hukuk devletini ayaklar altına almış olmuyor musunuz?
Haliç’teki kokulara sadece burunları değil, vicdanları da kapanan “demokrat” ve “liberaller”e de soruyorum:
Hükümete benzer soruları sormak ne zaman aklınıza gelecek?
Yazarın Tüm Yazıları