Cumhurbaşkanı ne iş yapar?

ANAYASA’nın 104. maddesi diyor ki:"...Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletinin birliğini temsil eder. Anayasa’nın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir..."

Anayasa’da Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkilerini düzenleyen maddelerin başında bu sözler yazıyor.

* * *

Ülke bilmem kaçıncı kez karpuz gibi ortadan ikiye bölünmüş; gerginlik had safhada, devlet kurumları hükümetiyle, yargısıyla, YÖK’ü ve üniversiteleriyle birbirine girmiş, ekonomik kriz kapımıza dayanmış. TOBB ile TÜSİAD çıkıyorlar ve birilerine "nasıl ve ne şekilde olacağını bilmeyiz ama uzlaşın!" diyorlar. Ziyaretleri devam etse de insan ister istemez "bunlar sıra savıyorlar!" demeden edemiyor.

İşte tam bu sırada hepimizin beklentileri çerçevesinde, görevini yapmak amacıyla Cumhurbaşkanı çıkıyor ortaya. TBMM’de temsil edilen muhalefet partilerini görüşmelere davet ediyor. Başbakan, Cumhurbaşkanı’na gerginliği azaltma konusunda göstereceği gayret için destek veriyor, Abdullah Gül’ün özel temsilcisi "özel gazeteci" NTV’de "Cumhurbaşkanı meseleye el koymuştur" mealli sözler ediyor. Herkes tekrar heyecanlanıyor!

"Tamam, işte bak Cumhurbaşkanı görevini yapıyor!" diye birbirimizi muştuluyoruz.

* * *

Ancak, Cumhurbaşkanlığı’ndan gelen bir açıklama herkesi irkiltiyor. Davet zaten 14 Mart’ta yapılmış, davete icap ancak gerçekleşiyormuş, görüşmede dış ilişkiler ve güvenlik konuşulacakmış, muhalefet liderleri açmazsa Cumhurbaşkanı gündem dışına çıkmayacakmış!

Şaşkınlığımız geçince, "Olmaz öyle şey, böyle bir dönemde insan istese de kendini tutamaz, muhakkak gündemdeki gerginlik konuları da konuşulur, Cumhurbaşkanı tarafları dinledikten sonra hem iktidara, hem de muhalefete bazı tavsiyelerde bulunur" diye akıl yürütüyoruz.

* * *

İlk toplantı, anamuhalefet lideri Deniz Baykal ile hafta içinde öğle yemeğinde gerçekleşiyor. Yemek sonrası, Kanal D’nin ana haber bülteninde, canlı yayında, Baykal "gerginlik" ile ilgili tek kelime sarf edilmediğini söylüyor, ardından da yediği mantıyı öve öve bitiremiyor. Türkiye’nin birbirine girdiği günlerde anamuhalefet lideri ile Gül’ün, Cumhurbaşkanı olmasından sonra topu topu 2. görüşmelerini yaptıklarında akıllarda tek bir çözüm önerisi kalıyor: Mantının yoğurtlu sarmısak etkisiyle tarafları yumuşatmak!

* * *

İşte o an zihnime Abdullah Gül ile ilgili iki kavram mıhlanıyor:

1) Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın kendisine yüklediği görevi yapmak istemiyor.

2) Cumhurbaşkanı, herkesin Cumhurbaşkanı değil!

* * *

Neden?

1) Cumhurbaşkanı, parti kapatma davasında bizzat taraftır!

2) Onu bu göreve getiren AKP’yi, Erdoğan’ı, daha da ötesi Milli Görüş’ü kıracak, üzecek, kendisine "kalleş" dedirtecek, onlara bir adım geri attıracak hiçbir eyleme ve söyleme giremez.

3) Onun "eski partisi" ile bağları, diğer cumhurbaşkanlarının içinden koparak geldikleri partilerle bağlarından çok daha güçlüdür.

4) Türban tartışmalarının ülkeyi gerdiğini katiyen düşünmemektedir.

5) Gerginlikten anladığı tek söylem, AKP ile ilgili açılan kapatma davasıdır.

6) "Onlar" ve "biz" kavramları, ruhuna sökülemeyecek derinlikte kazınmıştır.
Yazarın Tüm Yazıları