BANA liberal demokrasi açısından AİHM’nin aldığı karar çok anlamlı geldi. Karar mealen:
‘Bireyin inanç veya dinini belli eden/gösteren (manifest) tavırları toplumun diğer bireyleri tarafından kendi din anlayışları veya kişisel hak ve özgürlükleri için bir kısıtlama teşebbüsü olarak algılanabilir.
O halde devlet; dinini veya inancını belli eden/gösteren (tesettür) tavırlara kısıtlama getirebilir’ diyor.
Dilerim; ‘Artık Müslümanlar AİHM’ye müracaat etmesin’ veya ‘AİHM zaten gavur kurumudur’ seviyesinde tepki veren yazarlar dışında kararı ciddiye alıp, ‘Bu konuda ne yapmak gerekir?’ diye kafa yoracak İslami hassasiyeti yüksek gerçek düşünürler de çıkar ortaya.
* * *
Ancak, AİHM kararının çözmek bir yana daha beter hale getirdiği yaralar da yeniden ve beter deşildi.
Eğer, türban takan kadınlar üniversitede diğerleri için özgürlükleri açısından tehdit algılaması yaratıyorsa, diğerlerinin var olduğu tüm kamusal alanlarda da yaratacaklardır!
Not: Kamusal alan terimi devletin egemen olduğu alanlar olarak algılandığı için sınırlı kalıyor ve kafa karıştırıyor. Bana göre doğru terim ortak alan olmalı.
* * *
AİHM’nin kararı; başvuru gereği üniversiteler için alındı ama ister istemez cevabı zor iki soruya da yol açacak.
Buna göre şimdi ortaya çıkan iki soru:
1) Ortak alanlarda türbanın yeri nedir?
2) Diğerlerinin tehdit algılaması hangi seviyede ciddiye alınacaktır? olacaktır.
Bana göre, bu hali ile, AİHM’nin kararı bu iki yaraya değil merhem olmak, yarayı daha beter deşmiştir.
* * *
Sorulara kökten laikçilerin verecekleri cevapları hayal eder gibi oluyorum:
1) Parklardan tutun, belediye otobüsleri, sokak aralarına kadar tüm ortak alanlarda türban yasaklanmalıdır.
2) Bir kişi bile tehdit algılamasından bahsetse, orada dinini belli eden tavırlar/giysiler/gelenekler yasaklanmalıdır.
Tamam, biliyorum abarttım ama AİHM’nin kararı, bu haliyle, böyle zırvalara bile cevaz verebilir.
* * *
Bence bu iki soru ülkede hálá aklı selimini koruyan ancak her türlü görüşten gelen insanlarca tartışılmalıdır.
Uyarıyorum, bu haliyle AİHM kararı yakında önemli çekişmelere vesile olacaktır.
Ben bu safhada sadece kendi iki önerimin altını çizip, konunun geniş seviyede tartışılmasını bekleyeceğim.
* * *
1) Ortak alanlarda sadece kamusal hizmet verenlerin, başkalarının tehdit algılaması ihtimaline karşı, dinini belli eden/gösteren (açıkçası türban) tavırları kısıtlanabilir.
Bu duruma tek istisna seçilme yolu ile kamusal hizmet verenlerdir.
Aksi halde bu konuda kanun çıkarılmalıdır.
2) Tehdit algılaması devlet tarafından değil makul sayıda (çoğunluk şart değil) vatandaş tarafından dile getirilmelidir.