ŞAŞIRARAK görüyorum ki; AİHM kararına liberal yazar ve akademisyenler de ‘Avrupa İslam’a uzak duruyor!’ sığlığında tepki veriyorlar.
Hemen hemen kimse kararın özünü oluşturan ‘tehdit algılaması’ kavramına yüz vermiyor.
Galiba bu kavrama uzak duranlar, kavram özellikle 28 Şubat döneminde devlet tarafından ortaya atıldığı için, içgüdüsel bir tepki gösteriyorlar.
Halbuki AİHM kararı, özgürlükleri başkalarının özgürlüğü ile sınırlıyor ve dini gösteren tavırların (türban) başka insanlar tarafından tehdit olarak algılanmasına atıfta bulunuyor.
* * *
AİHM kararını; ortak (kamusal) alan tartışmalarını iyice çıkmaza soktuğu için dün eleştirdim.
Ama ben kendimin de zaman zaman atladığı/görmezden geldiği tehdit algılaması yaklaşımına paye veriyorum.
Karara tepki veren İslami hassasiyeti yüksek kesimler ve dahi liberaller devletin ‘tehdit algılaması’ kavramını baskı, hatta darbe bahanesi olarak kullanmasına tepki veriyorlar ama şu ana dek kimse bizzat vatandaşların önemli bir kesiminde böyle bir tehdit algılaması olup olmadığını sorgulamadı.
Nasıl tanımlarlarsa tanımlasınlar; ister bağnaz Kemalist, ister laikperest, ister ulusalcı, ister dinden çıkmış, ister devlet ideolojisine boyun eğmiş; vatandaşların önemli bir kesiminde türbana karşı tehdit algılaması var.
Hatta; bu kategorilerin hiçbirine girmeyen sade vatandaşlar içinde de önemli bir kesim -ki aralarında samimiyetlerinden zerre kadar şüphe etmediğim can dostlarım da var- ‘türban takan hanımların ima ettikleri rejim ile kendilerini tehdit ettiklerine inanıyorlar.’
Bu duygu 11 Eylül’den sonra misli ile arttı.
* * *
Ben bu kesimin korkusuna katiyen katılmıyorum, onları ayrımcılıkla, insanları dışlamakla suçluyorum.
Ancak...
Liberal demokrasinin görevi toplumda ortak anlaşma ve nihai olarak da toplumsal huzuru aramaktır.
O halde bir liberal demokrat, onlar dindarları dışlıyor olsalar dahi, bu kesimler için de çözüm aramak zorundadır.
* * *
Peki ne yapmalı?
İnancı gereği başlarını örten hanımefendiler Kuran’ın emrinden çıkıp sadece liberal demokrat emri mi dinlesinler?
Haşa!
Ne yapsınlar?
1970’lerde sol entelektüellere tepki olarak İslamcıların yüzlerini döndükleri ve özü devletçiliğe ve tek ideoloji egemenliğine dayanan Arap entelektüellerinin etkisinden kurtulsunlar.
Bugün sembol haline gelen türban özü itibarıyla Ortadoğu (İran/Arap) modasıdır ve 1970 öncesi Türkiye’de örtünenler türbanı pek bilmezlerdi.
Türban; dünyada İslamcılığın yükselmesi ile yayıldı ve ülkemizde de ideolojik bir sembol haline geldi.
Maalesef bugün tüm türbanlılar böyle algılanıyorlar.
Türk Müslümanları, ivedelikle kendi örtünme şekillerini (modalarını) geliştirmelidirler!
Cumartesi günü de ‘Diğerleri ne yapmalı?’ sorusuna cevap arayacağım.