AB’ye ne kadar hazırız: Hayvancılık

SON günlerde, müzakere döneminde AB ile karşılaştığımız/karşılaşabileceğimiz sorunlara parmak basmaya çalışıyorum.

Zira, temel inancım odur ki, Türkiye’de kapalı toplumda korunma avantajını kullanan kesimler, açık toplumun getireceği ve hukuka dayanan rekabet ortamına kolay kolay alışamayacaklar. Açık toplum kazanacak; ama zaman alacak!

* * *

Radikal Gazetesi
yayınladığı bazı haberlerle topluma önderlik eder, daha önce dikkati çekmeyen konulara dikkat çeker.

AB sürecinde ‘ilaç sanayii’inde yaşanan sıkıntılar gazeteleri ve köşe yazılarını çeşitli yönleriyle süslerken, 11.01.2005 tarihinde Radikal’de yayınlanan ‘AB ile yeni sorun: Et’ başlıklı haber AB önünde yine ve yeni bir sıkıntıya parmak basıyor.

* * *

Habere göre:

‘AB Tarım Protokolü uyarınca 1/98 sayılı Ortaklık Konseyi kararına (1997) imza atan Türkiye, AB’den her yıl 19 bin ton kırmızı et, 3 bin 500 ton besilik büyükbaş hayvan ithal edeceğini taahhüt etmişti. Buna karşılık AB’ye ihraç edilecek diğer tarım ürünleriyle ilgili olarak da gümrük vergisi indirimleri almıştı. Söz konusu etin 5 bin tonluk miktarı için yüzde 30, 14 bin tonu için ise yüzde 43 gümrük vergili tarife kontenjanı tanınmıştı...’

Ama bu konuda da sözler tutulmamış.

‘Tarım Bakanlığı ile AB arasında yedi yıldan beri tartışılan konudan Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM) ve Dışişleri Bakanlığı’nın da rahatsız olduğu öğrenildi.

Tarım ürünleri ticaretinde karşılıklı tanınan tavizler bulunduğunu hatırlatan DTM, Tarım Bakanlığı’na ilettiği görüşte AB’nin, et taahhüdünün yerine getirilmemesi nedeniyle daha önce 14 bin ton karpuz ve 30 bin ton domates salçası için sıfır gümrükle Türkiye lehine açılan tarife kontenjanlarını askıya aldığını anımsatarak, taahhütlerin yerine getirilmemesi nedeniyle ticari kayıpların oluştuğu öne sürüldü...’

Tarım Bakanlığı itiraz ediyor:

‘...Tarım Bakanlığı yetkilileri, et ithalatı ile ilgili sorular üzerine Türkiye’nin AB ülkelerinde görülen çeşitli hastalıklar nedeniyle ithalatı yasakladığını hatırlatarak, ‘AB ülkelerinden hayvan hastalıkları konusunda devlet garantisi vermeleri durumunda ancak ithalat yapabiliriz. Bu ülkeler de bize bu garantiyi veremiyor’ diyor’.

İlaçta olduğu gibi yine AB bastırıyor:

‘...Avrupa Birliği’nin Türk tarım ürünlerine yönelik tavizlerin tamamını askıya alması halinde, topluluğa yönelik yıllık ortalama 2 milyar dolarlık ihracatın riske girebileceği ve şimdiye kadar gümrüksüz olarak giren Türk tarım ürünlerine, ortalama yüzde 15-20 vergi uygulamasının gündeme gelebileceği vurgulandı.’

* * *

‘AB hayvancılığımızı da öldürüyor!’
başlıklı ve ‘vatan elden gidiyor’ mealli yazıları şimdiden tahmin ediyorum. Hatta, denecektir ki, AB ile ABD tarım konusunda ayrıcalıkların kaldırılması konusunda anlaşamıyorlar ki, biz nasıl anlaşalım?

Ben de diyorum ki, onlar aralarında atmadıkları imzalar konusunda çatışıyorlar, biz ise attığımız imzalara bile sahip çıkamıyoruz.

İşte AB ile Türkiye arasında bir fark daha:

Devlette devamlılık esastır ve saygınlığın temeli sözüne/imzana sadık kalabilmektir!
Yazarın Tüm Yazıları