Hastalığın bitmesi ya da en azından ciddi bir düşüş sağlanması için yapılacak en doğru şeyin bu olduğuna eminim.
Bu kapanma sona erdiğinde, yazın her yerin açılacağına ve normal hayatımıza yavaş yavaş geçeceğimize inanıyorum.
O yüzden sıkılmadan, bol bol okuyarak, izleyerek, öğrenerek, sağlıklı beslenmeye çalışarak bu süreci atlatacağız. Tabiri caizse “Sabrın sonu selamettir” diyeceğiz.
Bu arada tam kapanmayla ilgili akıllara takılan soruların bazılarına açıklık getireyim...
◊ Yurtdışı uçuşu olanlar, seyahat belgesine ihtiyaç olmadan uçabilecek.
◊ Yurtiçi uçuşlarında geçerli mazeretleri olmayanlar seyahat belgesi alamayacak ve uçuş yapamayacak.
◊ Önlemler daha sıkı, cezalar daha yüksek tutulacak.
Evet, “çalışmaya çalışıyor” diyorum, çünkü Türkiye’de bu konuda sıkıntı yaşanıyor.
Avrupa’nın birçok yerinde, genelde dünyaca ünlü isimlerle işbirlikleri yapıyorlar.
Bizim ülkemizde ise ince eleyip sık dokumalarına rağmen seçtikleri isimlerle iyi müşterilerini memnun edemiyorlar.
“Benim 50 bin lira vererek aldığım çantayı ona hediye edip sosyal medyasına koyduruyorsunuz, ben de o yüzden bu çantayı almıyorum” diyerek soluğu mağaza müdürlerinin yanında alan sosyetik kadınlar var... Haklılar mı bilinmez.
Ama bazı markaların sosyal medya işbirliklerinde yanlış tercihlerde bulunduğunu ben de söylemeden edemeyeceğim...
Magazin dünyasından notlar
Bu pandemi bir an önce bitmezse, ben resmen dedikodu kovalayan yaşlı teyzeler gibi olacağım! Ne hareketli bir hafta geçiriyoruz farkında mısınız?
İtalya-Milano: En çok vakanın görüldüğü ve uzun süredir kapalı olan şehirde durum, bizim ülkemizle aynı sayılır. İşyerleri ve mağazalar açık, restoranlar paket servis olarak hizmet veriyor. Gidişata göre mayıs ayında tamamen açılmayı planlıyorlarmış.
İngiltere-Londra: Uzun kapanışın ardından vakalardaki ciddi düşüş ve tüm ülkenin neredeyse yüzde 70’inin aşılanması dolayısıyla 2 gün önce şehir yavaş yavaş normale dönmeye başladı. Mağazaları ve restoranları açan İngiltere, 12 Mayıs itibarıyla turist almayı hedefliyor.
Fransa-Paris: İlk günden beri süreci en zor geçiren ülkelerin başında geliyor Fransa. Son 3 haftadır marketler, eczaneler ve kitabevleri dışında her yer kapalı. “Neden kitabevleri açık?” demeyin, insanlar sıkılmasın, bol bol okusunlar diye açık tutuluyor.
İşyeri sahiplerine ayda 10 bin euro civarında bir yardım yapılıyormuş ayakta kalabilmeleri için.
Aşılama sistemine geçen Fransa, süreci hızlı şekilde tamamlayıp normale dönme çabası içinde. Sokağa çıkma yasağı ise bizdeki gibi 19.00 itibarıyla devam ediyor.
Dubai: Biliyorsunuz Dubai’de vaka sayıları düşük ve her yer açık. Tabii ki kontrol ve cezalar had safhada, herkes de uyum sağlıyor. Şehir normal hayatına mesafeli ve maskeli olarak devam ediyor.
Miami: Amerika’nın gözde şehri, pandeminin başında önlem alarak kapansa da aşılamanın hızlı bir şekilde ilerlemesi ve havanın günlük güneşlik olması avantajıyla tamamen açıldı. Mekanlar, oteller, beach’ler normal düzene geçti. Hadi bakalım ramazan sonrası darısı başımıza diyelim. Umarım bir an önce aşılamamız biter, geçirdiğimiz kötü günler sona erer. Azıcık daha sıkalım dişimizi...
Herkes senin gibi yaş alsa...
‘Amerikan kafası’nın da en yakıştığı insandır.
Ama önceki gün yaptığı canlı yayında ağzını doldura doldura “Kafelere gidip maskelerini çıkaranlar, salaksınız!” demesini kendisine hiç mi hiç yakıştıramadım.
Tabii ki ünlü ve sevilen biri olarak takipçilerine mesajlar verip uyarılarda bulunabilirsin ama hakaret edemez, ağır ithamlarda bulunamazsın Keremcim.
Yetkililer halkı kibarca, kırmadan üzmeden uyarırken, bizlere de güzel bir üslupla mesajlar vermek yakışır.
Lütfen bozma çizgini ve üslubunu...
Rüzgâr gibi geçti
Gerek Miami’deki hayatı, gerek aşkı, gerekse Instagram paylaşımlarıyla herkesin radarındaki isim Şeyma Subaşı.
Hem çok seviliyor, hem kıskanılıyor hem de hiç sevilmiyor.
Elimizde telefon her an story atar haldeyiz.
Sürekli photoshop uygulamalarında kendimizi kusursuz yapıp “like” toplama peşindeyiz.
Şimdilerde TikTok’ta güller, kalpler toplayarak para kazanma çılgınlığı var.
Bazı çocuk ve ergenler, TikTok’ta ciddi takipçi kitlelerine sahip.
Duyduğuma göre takipçilerinin gönderdiği kalpler, böcekler, güller ile 13-14 yaşındaki bu çocukların aylık kazancı 50 bin, hatta 100 bin lirayı buluyormuş.
O harcamaları yapan minikler de genellikle ailelerinin kredi kartlarını kullandıklarından, çekilen yüklü meblağlar evlerinde büyük kriz yaratıyormuş.
Tamam, dijital hayat güçleniyor, hepimiz de ayak uyduruyoruz bir şekilde ama...
Çocuklar ve ergenler biraz daha ‘gerçek’ dünyada vakit geçirmez, parklarda bahçelerde sosyalleşmezse,
Hatta öyle bir düşkünlük ki bu, kedileri ve köpekleri için ayrı bir ev bile açmışlığı var sanatçının.
Yakın çevresinden duyduğuma göre; şimdilerde Zekeriyaköy ve Bodrum’daki evlerini satıp arsa alarak büyük bir çiftlik kurmayı planlıyormuş.
Yani bu demek oluyor ki; bütün kedileri ve köpekleri bir arada yaşayacak. Hatta çiftlik evine geçince midillileri bile olur Süperstar’ın.
Sen çok yaşa Süperstar’ım, sana çiftlik hayatı da çok yakışır.
Çirkin bir yere doğru gidiyor
Şu son dönemde herkesin bazı huyları değişti. Açıkçası bazen karşımızdakine hiç yakıştırmadığımız paylaşımlara bakmaya mecbur kalıyoruz.
Ama şimdilerde sosyal medyadaki popüler kızlar arasında öyle bir yarış başladı ki, utanç verici...
İleride dijital paraların gerçek paraların yerini alacağına emin gibiyiz.
Mart ayının başında, Twitter CEO’su Jack Dorsey tarafından 15 yıl önce atılan ilk tweet’in 2.5 milyon dolara satılmasına şaşırmıştık.
Geçen hafta da Beeple olarak bilinen dijital artist Mike Winkelmann tarafından 5 bin günden fazla sürede yapılan çizimlerle oluşturulan “Everydays: The First 5000 Days” isimli dijital sanat eseri, açık artırmayla tam 69.3 milyon dolara satıldı.
Kripto parayla satılan bu eseri alan kişinin adı hâlâ gizli.
Fiziksel dünyadan dijital dünyaya geçişe başka bir çarpıcı örnek ise Gucci’nin dijital sneakers satmaya başlaması oldu kesinlikle.
Bu sneakers’ları evden çıkarken giyemezsiniz ama Instagram’a fotoğraf yüklerken kombininizi tamamlayabilirsiniz ya da markanın anlaşmalı olduğu dijital oyunlardaki karakterlerinize giydirebilirsiniz.
Ne dersiniz, artık dijital varlıkların zenginliğin en önemli göstergelerinden biri olduğunu söyleyebilir miyiz?
Ama yastık altına kripto paraları nasıl atacağız, biri bana açıklasın!
Nükhet Duru ve Sibel Can’ın programı; “Sarışının Adı Esmerin Tadı”...
Ortalık yıkılıyor, program izlenme rekorları kırıyor.
Yıl 2021...
Aradan geçen 25 yılın (çeyrek asır) ardından Nükhet Duru, yeni albümünün hazırlık aşamasını anlatan belgeseli bir dijital platformda bizlere sundu.
Sibel Can ise Kanal D’de “Şarkılar Bizi Söyler” programına başladı.
Enerjilerinden hiçbir şey kaybetmeden, birçok insana örnek olacak şekilde ekrana damga vurmaya devam ediyorlar.
Yani diyeceğim o ki; seneler ikisinden de hiçbir şey götürmemiş. Sibel Can zarafetiyle, şıklığıyla adından söz ettirmeyi sürdürüyor.
Verdiği kiloların ardından 34 beden haliyle stüdyoda süzüle süzüle şarkısını söyleyip dansını ediyor.