Paylaş
Kanal D’de ‘Şeref Meselesi Yaklaşırken’ öngösterimini izlerken bir yandan da Kerem Bürsin hakkında yazılanları okuyordum. Ona delicesine, saçlarını sökercesine, gözleri dolarcasına tutkun fangirl’ler bir yana… Bir de “çok kasıntı, samimiyetsiz, tripli” bulan, “o aksan ne, vücut dili ne” diyen bir kitle var. Bu “nesini beğeniyorsunuz”culara kötü bir haberim var: Daha uzun bir süre daha Bürsinmania’ya katlanmak zorunda kalacaksınız. O kasıntı bulduğunuz şeyin özgüven olduğunu, samimiyetsizlik kokusunu Türkiye’ye ait olmayan her şeyden aldığınızı, isim koyamadığınız şeylere mesafe koyduğunuzu anlayacaksınız.
O, lisedeki Amerika’dan gelen cool çocuk. Kırık Türkçesiyle kelimeleri yuvarlıyor. Önce kıllanıyor, sonra İngilizce sınavında kopya istiyorsunuz. Dişlerini saklamadan ağız dolusu gülüyor, hiç sizinkine benzemiyor. Çok iyi basketbol oynuyor, yüzerken kafasını ördek gibi havada tutmuyor. Dünyanın bir ucundan diğer ucuna değmiş geçmiş, bukalemun gibi rengarenk bir tip. Tüm expat (gurbetçi) çocukları gibi ayrıcalıklı görünmekten mahçup. O da nezaketinden.
Kerem Bürsin bana zaman zaman Mithat Can Özer klanını hatırlatıyor. O komplekssiz, doygun, içinde neşeli bir tatminle yeni şeylere hep hevesli hâl. Öte yandan küçücükken ayakları yere bastıran, kendini bildiren bir ailenin izleri. Akıllı, güçlü, yaratıcı, biricik kızlara; memeli, popolu, ‘tarzlı’ minnoşlardan daha çok önem vermek. Dağı, taşı keşfetmeyi, her an sınırı geçip dünyanın bambaşka bir yerinde hayat kuruvermeyi bilmek. Açık yaşamak özünde. İnsana, hayvana, şehre, doğaya, fikre, inanca, hayata, her türlüsüne açık olmak. İşte Kerem Bürsin’in yüzündeki o isimlendiremediğiniz şey bu. Asık suratlı Türk klişesinde mayalanırken varlığını unuttuğumuz bir tür bu. Ve epey de iyi bir tür. Kaba, hoyrat, nobran, cahil, mutsuz, öfkeli adamların yüce bir şey olduğunu düşündüren bin çeşit diziye, filme meydan okuyabilecek bir alternatif.
Kuzey Güney’in Kıvanç’ına rakip
O çok ‘American’ bulunan aksan, trip filan da hemencecik taklitlerini doğuracak bir trende dönüşür emin olun. Binlerce bölüm konaklarda ahkâm kesen zengin çocuklarını izlediniz, şimdi gerçekten İstanbul’un altın oğlanıyla tanışıyorsunuz. Kerem Bürsin, ‘Şeref Meselesi’ndeki Yiğit’in karanlık tarafını, şefkatli yanıyla iyi dengelerse, hovardalığı sempatik, kibri karizmatik göstermeyi başarırsa, ‘Kuzey Güney’deki Kıvanç Tatlıtuğ parlaması gibi bir an yaşayabiliriz. Dizinin hem Bürsin’i, hem Yasemin Allen’ı üzerlerine yapışmaya meyilli ‘soğuk’ etiketinden kurtarma potansiyeli yüksek. Ama ne olursa olsun, benim gözümde Bürsin’in kredisi yüksek. Bir süre çuvallasa da, arada çok kötü birkaç film yapsa da, birgün Twitter’da muazzam saçmalasa da uzun bir süre ses etmem. Çünkü bu dünya vatandaşlığı, bu şeffaflık ve iyi niyet, herkesin ağzında beton varmış gibi konuştuğu günlerde hepimizi ferahlatacak bir şey. Rüküşlüğün her zaman kazanmadığının ispatı. Kerem Bürsin’in yıldızlığı umut verici özünde. Yolu açık olsun bu akşam itibarıyla.
Paylaş