Yılmaz Güney bulaşık yıkar mıydı?

Sema Denker’in bu sayfada yayımlanan Fatoş Güney röportajını okumanızı tavsiye ederim.

Röportajda benim en çok ilgimi çeken, Sema’nın “İlişkinizde hiç şiddete maruz kaldınız mı” sorusuna Fatoş Güney’in verdiği yanıt oldu.

“Maço değildi” diyor Fatoş Güney ve devam ediyor.

Fatoş Güney’i mutfağa sokmazmış.

Yılmaz Güney kendisi girermiş mutfağa ve çeşit çeşit yemekler yaparmış.

Eve misafirler geldiğinde Fatoş Güney’i oturtup kendisi hizmet edermiş.

Hatta yemek yapmakla kalmaz, bulaşıkları da yıkamaya kalkarmış Yılmaz Güney...

İlginç değil mi?

O gözünü budaktan sakınmayan, sert görünümlü, silahını çekip hakim vuracak kadar gözü kara adamın hiç bilinmeyen özelliklerini öğreniyoruz yıllar geçtikçe...

Bana kalırsa bulaşık yıkamak Yılmaz Güney’in karizmasını çizmez, tam aksine Tony Soprano gibi dışarıda kurt evde kuzu olan bir Yılmaz
Güney ‘maçoluk’ kavramını da ters yüz eder.

Yaşasaydı bugün 72 yaşına basacak olan Yılmaz Güney’in portresine yıllar sonra ilginç bir renk kattı Fatoş Güney.

Kimi kandırıyorsunuz?

Reza Zarrab’ın avukatı açıklama geçmiş; “Ebru Gündeş’le aşk yaşadığı haberleri tamamen asılsızdır” diye...

Şimdi biz kime inanalım? Kendi ağzından Ebru Gündeş’i çok sevdiğini söyleyen Reza Bey’e mi, yoksa bu ilişkiyi haftalar sonra reddeden avukatına mı?

Şarkıcı Günel’den ayrılıp Gündeş’le ilişki yaşamaya başla...

Günel, Reza Bey’in gönderdiği çiçeklerle fotoğraf çektirsin...

İki kadın Reza Bey yüzünden birbirine girsin...

Ebru Gündeş’e alındığı söylenen tek taşın sorun yarattığı günlerce haber olsun... Sonra tüm bunlar olmamış gibi Reza Zarrab’ın avukatı kalkıp “Böyle bir ilişki yok” desin...

Kimi kandırıyorsunuz?

Bakın Emre Kınay da boşanacağı haberlerini aylarca yalanladı ama ne oldu geçen gün tek celsede boşandı?.. Yani bu tür komik inkarlarla sadece kendinizi kandırırsınız...

Yazıcıoğlu’nun cesedi yok, muhabirin cesedi her yerde

Düşen helikopterde hayatını kaybeden İHA muhabiri İsmail Güneş’e yapılan hoyratlık sürüyor. Önce 112’yle yaptığı konuşma ortalığa saçıldı ve ailesinin acısına acı katıldı, şimdi de donmuş cesedinin görüntüleri internette yayınlanıyor. Muhsin Yazıcıoğlu’nun cesedi kar altından çıkartılırken gördük mü? Hayır çünkü onun aktif bir kitlesi var arkasında, enkaz yerinden gelen ceset fotoğraflarına el kondu ve

Yazıcıoğlu’nun cesedini hiçbir yerde göremedik. İsmail Güneş’in kar altından çıkan cesedi ise saniye saniye görüntülendi.

O sahipsiz çünkü...

Meslektaşımıza yapılan bu hoyratlık can yakıyor artık.

Erdal’lar karıştı

Dünkü seçim notları yazımda Erdal’ları karıştırmışım. Erdal Sağlam’ı Hürriyet’ten alıp, Erdal Şafak’ın yerine Sabah’a genel yayın yönetmeni olarak transfer etmişim.

Seçim yorgunluğuna bağlayalım ve Erdal abilerimizden özür dileyelim...

Seçimi nereden izlemeli? İnternet mi televizyon mu?

Son dört seçime bakıyorum da, her seçim gecesinde sonuçları daha hızlı alabilmek için internetin başında daha fazla zaman geçirmişim.
Pazar akşamı da öyle oldu koltuğa uzanmış kanalları zaplarken önümde laptop’ım açıktı...

02.00’ye doğru yatağa giderken de şunları düşündüm:
1- Televizyonda kanalın verdiği sonucu izlemeye mahkumken, internette kendi merak ettiğiniz şehirleri seçme imkanınız var.
2- İnternette gereksiz yorumcular yok, televizyonda ise belli isimler her kanalı geziyor.
3- Televiyonda reklam araları var, internette kesintisiz yayın.
4- Her ikisi de aynı datayı kullandığı için hız konusunda birbirlerinden geri kalmıyorlar.
5- İnternette bir önceki seçimle karşılaştırmalar, hangi aday kaç oy aldı gibi envai çeşit detay varken, televizyonda sadece belli başlı rakamları görebiliyorsunuz...

Dolayısıyla internet seçim geceleri ciddi şekilde televizyonun tahtını sallamaya başladı.

Televizyondan geri kaldıkları tek nokta yorum ayağıydı.

Gazetecilerden, araştırmacılardan anlık küçük yorumlar koysalar tam olacaktı.

Seçim gecesi en rahat kullanılan ve sonuçları en iyi veren iki site ise ntvmsnbc.com ve hurriyet.com.tr’ydi...
Yazarın Tüm Yazıları