Paylaş
Son uyuşturucu operasyonunda kimler yok ki:
Kenan İmirzalıoğlu, Nehir Erdoğan, Sarp Apak, Engin Altan Düzyatan, İlker Aksum, Şahin Irmak, Ersin Korkut, Engin Günaydın, Koray Candemir...
25 ünlü oyuncu...
Ergenekon Davası’nın karar günü böyle bir operasyon yapılması, gündem saptırma olarak değerlendirildi.
Bir gün sonra ya da bir gün önce yapılsa ne olurdu bu operasyon?
Oyuncular kaçacak mı, deliller mi kararacak?
Bir de gerçekten şunu merak ediyorum;
Bu oyuncular neden teşhir edilerek gözaltına alınıyor?
Kimde ne kadar uyuşturucu bulunmuş?
Hangisi ne kullanıyor?
Aralarında satıcı olan
var mı?
Hiçbir şey bilmiyoruz.
Muhtemelen de haklarında işlem yapıldıktan sonra mahkemeye sevk edilirlerse serbest bırakılacaklar.
Bugüne kadar hep böyle oldu.
O zaman uyuşturucu kullanmak suç mu, değil mi?
Ünlüleri böyle teşhir etmek caydırıcı mı,
özendirici mi?
Bence ikincisi!
Gençlerin kafasında “ünlülerin hepsi kullanıyorsa ben niye kullanmayayım” diye bir yargı oluşturmaz mı bu durum?
Narkotik farkında olmadan ünlülerle uyuşturucunun fena halde reklamını yapıyor...
Russell da kim?
Russell Crowe’un yeni filmi için Türkiye’de mekan bakması, bizim ünlü oyuncularla görüşmesi, 22 Türk filmi izlemesi geçen hafta çok konuşuldu...
Biz de dahil olmak üzere bütün medya çok sevdik haberi.
Yok Kıvanç Tatlıtuğ için şöyle dedi...
Yok Cem Yılmaz’ın filmine böyle dedi...
Şener Şen’le buluştu, Haluk Bilginer’le görüştü...
Filmi için acaba kimi seçecek...
Falan da filan...
Görüşen isimleri aradık hatta, yan yana fotoğraf bulabilir miyiz diye...
Menajerler dedi ki:
“Ne yani bizim oyuncumuz Russell’a ‘dur bir kare fotoğraf çektirebilir miyiz’ deyip fotoğraf mı çektirseydi...
Russel Crowe ünlüyse bizim oyuncularımız da ünlü...”
Bir Hollywood ünlüsünün Türkiye’de film çekecek olması, onunla görüşmek, anladığım kadarıyla bizim ünlüler için eskisi kadar abartılacak bir durum değil.
Medya olarak biz ünlülerden daha çok heyecanlanıyoruz belli ki...
Ahmet Erhan
Üniversite yıllarımızda tanıştık Ahmet Erhan’ın şiirleriyle...
Ahmet Erhan şiirlerine tutkun bir arkadaşımız sayesinde...
Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin, Alacakaranlıktaki Ülke, Yaşamın Ufuk Çizgisi kitaplarından pek çok şiirini ezberden okurdu Ahmet Erhan’ın...
En çok sevdiğimiz şiiri de şuydu:
“Anne ben geldim, ağdaki balık
Bardaktaki su kadar umarsızım
Dizlerin duruyor mu başımı koyacak
Anne ben geldim oğlun, hayırsızın...”
Çok kıymetli bir şairdi...
Ölüm haberini alınca bu hiç tanışmadığımız şairin, arkadaşlarla birbirimizi arayıp başsağlığı diledik gençliğimize...
Bir restoran: Le Fumoir
Bu aralar şehrin güzel restoranlarını keşfetmekle meşgulüm...
Dün Karaköy’de yeni açılan Ferahfeza’yı yazmıştım.
Bugün Galata’daki Le Fumoir Restoran’da sıra...
Georges Otel’in terasında bir Fransız restoranı burası.
Müthiş bir tarihi yarımada, Sultanahmet, Topkapı Sarayı manzarasına sahip.
Mönüde şaraplar da Fransız ağırlıklı...
Sebzeli risotto, kuşkonmazlı penne, tek çekim kıymadan yapılan Georges Burger ve şarap soslu horoz budu söyledik...
Dördü de nefisti...
Ana yemek fiyatları 50-60 lira arasında... Tatlıları yemekleri kadar başarılı değil.
Dört kişi, içkisiz yemeğe 400 lira ödedik.
Le Fumoir’in yemekleri de ambiyansı da güzeldi, biz çok memnun ayrıldık.
Cihangir’de oturmanın en güzel yanı; bu güzel restoranlara yakın olmak...
Paylaş