Paylaş
1 aya yakındır ceza-evindeydi, önceki gün ilk duruşmada tahliye edildi.
Güzel bir yazın yarısını yaşayamadı...
Bu arada bir bayramı cezaevinde geçirdi... Bir anlık öfkeyle, sinirle, yanlış kararla 30 güne yakın bir zaman özgürlüğünden oldu.
Tutuklandığı zaman da yazmıştım...
Umut Evirgen’i arkadaşları ve tanıyanlar hiç öyle kabadayı halleri olmadığını söylemişler, ‘çok düzgün bir çocuk’ olarak anlatmışlardı...
Ama iyi olmak işlenen suçun cezasını çekmemeyi gerektirmiyor.
Umut Evirgen’in yaptığı da suçtu ve cezasını çekti, tutuksuz yargılanmaya devam edecek.
Bundan sonra bir daha mekanının önünde fotoğraf çeken gazetecinin makinesini gasp ettirmeyi aklından geçirebilir mi?
Sadece Umut Evirgen mi?
Gazeteciye saldırmayı, araçla önünü kesmeyi, silahla
tehdit etmeyi, makinesini
gasp etmeyi düşünen her kim olursa başına gelecekleri gördü işte...
Mesele gazeteci meselesi de değil, her kim kime yapıyorsa bu ŞEYİ aynı cezaları almalı...
Cezalar kağıt üzerinde değil, böyle caydırıcı olduğunda işe yarıyor işte.
Umut Evirgen de bir musibetin bin nasihatten iyi olduğunu anlamıştır artık.
Not: Umut Evirgen’e
verilen cezanın az olduğunu düşünenler de olacaktır, ancak şikayetin geri çekildiğini, Evirgen’in ifadesinde talimat vermediğini de unutmamak lazım.
İşin doğrusu neydi...
Geçen ay Umut Evirgen meselesini haber yaparken, “Hürriyet muhabiri İsmail Bayrak’ın gasp edildiğini yazmıştık...”
Hıncal Uluç da bizi eleştirmişti...
Haberimizde Takvim muhabirinin adı geçmediği için... Çünkü iki muhabir yan yanaydı...
“65 yıldır okuduğum Hürriyet’in tarafsız haber verdiğine nasıl inandıracaksınız artık” demişti Hıncal Uluç...
Peki Hıncal Abi, dün kendi gazeteni gördün mü?
Umut Evirgen’in tahliye olduğu haberinde, Hürriyet muhabiri İsmail Bayrak’ın fotoğrafı varken Takvim muhabirinin adı bile geçmiyordu.
Neden?
Çünkü başından beri olayda fotoğrafı çeken, makinesine el konulan, gasp edilen, silahla tehdit edilen, polise şikayette bulunan Hürriyet muhabiriydi.
Takvim muhabiri olay anında sadece yanındaydı...
Yani olayı yaşayan Hürriyet muhabiriyken, Takvim muhabiri sadece olayın tanığıydı...
Dün senin gazeten de, Takvim muhabirinin adını geçirmeyerek bizim ilk haberlerimizi doğrulamış oldu zaten. Dolayısıyla sen Hürriyet’in tarafsız haberciliğini okumaya devam et abi...
Biz rakip gazetenin haberini anmayalım, muhabirinin, köşe yazarının adını görmeyelim anlayışına sahip bir gazetecilik kültüründen gelmiyoruz.
Tamam yağmur çok da planlı kentleşme var mı?
Tamam İstanbul’a 1 günde son 32 yılın en yoğun yağışı düştü...
Tamam yaşanan bir felaketti... Tamam bu kadar yağış hangi şehre düşse sıkıntı yaratır...
Peki tüm bunlar İstanbul’un ciddi bir altyapı sorunu olduğu gerçeğini değiştirir mi?
Şu dört madde yıllardır hepimizin bildiği gerçekler değil mi:
1- Türkiye’de önce mahalleler kurulur sonra altyapı gelir...
2- Plansız kentleşme bizim karakterimizdir...
3- Ağaç keserek betonlaşmayı artırarak şehir yönetilmez...
4- Ne zaman kenti sel bassa yağmur çok yağmıştır...
Cengiz Ünder’in güzel vedası...
15 milyon euro gibi rekor bir ücretle Başakşehir’den Roma’ya transfer olan milli futbolcu Cengiz Ünder’den çok umutluyum ben... Neden mi?
Roma’ya giderken, o kadar düzgün bir veda mesajı paylaştı ki medyayla...
Başkan Göksel Gümüşdağ’a, hocası Abdullah Avcı’ya, milli takıma çağıran Fatih Terim’e teşekkür etti, kendisini Altınordu’da yetiştiren eski hocalarını unutmadı...
“Taraflı tarafsız benden dualarını esirgemeyen futbolseverlere teşekkür ederim” diyerek kavgasız, gerilimsiz bir veda gerçekleştirdi... Hiç tanımıyorum Cengiz Ünder’i...
Belli ki düzgün yetişmiş ve daha da önemlisi doğru kadrolarla çalışan bir sporcu...
Henüz 20 yaşında genç bir oyuncu için çok önemli bir başlangıç bu...
Unutmayın Arda Turan, Atletico Madrid’e gittiğinde 24 yaşındaydı...
Menajeri Isaac Tutumlu, “Onu Roma’ya daha önce giden Salih Uçan’la bir tutmayın. Hocası Monchi’nin elinde kısa bir sürede 50 milyon dolarlık bir oyuncuya dönüşecek” diyor ya, buna ben de katılıyorum.
Abilerinin yaptığı hataları inşallah o yapmayacaktır. Yolun açık olsun Cengiz Ünder...
Paylaş