Bedri Baykam’ı nasıl bilirsiniz (rahmetli gibi oldu ama Allah uzun ömür versin)...
Koyu Kemalist, yurtseverlik adına olur olmaz yerde öne çıkan, kimi zaman Orhan Pamuk’u protesto eden, kimi zaman Deniz Baykal’a bayrak açan..
Geçmişte Reha Muhtar’ın programlarının vazgeçilmez konuğu olan, gece haberlerinde, Ceviz Kabuğu’nda, Siyaset Meydanı’nda bağıra çağıra konuşan, gerekli gereksiz polemiklere giren...
Ressamlığından çok geçmişte bar açılışında kızlara yaptırdığı yağlı güreşle anılan...
Hızlı çapkın olarak bilinen, resim dünyasında sevilmeyen, çoğularına itici gelen...
Son olarak da 35 yıl önce spermlerini sildiği peçeteyi sergileyen...
Bedri Baykam bu işte!..
* * *
Baykam’ın spermini sergilemesini, itici ve sevimsiz bulduğumu yazmıştım.
Geçen gün iki ciltlik otobiyografik kitabı geldi önüme, Baykam hafızamda ressam olarak yer etmediği için bir gün boyunca açıp bakmadım bile...
Sonra sayfalarını çevirdim, ilginç geldi, uzun süre inceledim kitabı, evde okuyorum şimdi.
Altın Kelebek’te görüşünce de sergisine davet etti beni, kalktım gittim.
Kitabında anlattıklarını sergilemiş.
Üç yaşında çizdiği desenler, 6 yaşındaki resimleri...
Sonra Amerika ve Paris yılları çalışmaları.
Mektupları, ilk kumbarası, yazışmaları, notları, kayak takımları, tenis raketleri...
Neredeyse hayatındaki en önemli her şeyi saklamış Bedri Baykam.
Bu kadar şeyi sakladığını görünce, ilk spermini saklamasına da şaşırmıyor insan.
Böyle bir sergide sevimsiz durmuyor o peçete!
* * *
Bu gezdiğim üçüncü Bedri Baykam sergisiydi.
Yıllar önce hamamdaki ve AKM’deki sergilerini de görmüştüm.
Baykam’ın kendisine de söylediğim için burada yazmakta bir sakınca yok.
Keşke Baykam’ı sadece ressam olarak tanısaydık.
Bu kadar polemiğin ortasında kalmasa kimse bu kadar önyargılı olmayacaktı yaptıklarına karşı.
Daha geçen hafta canlı yayında Nihat Doğan ve Beyaz Hoca’yla kavga ediyordu...
Ne işi var bir ressamın kıyamet alametleri ve Eurovision tartışmasında?..
Resim sanatına bu kadar yeniliği getirmesine, gerçek bir yetenek olmasına rağmen Bedri Baykam’ın kendini yıllardır yanlış konumlandırdığını düşünüyorum.
Sergiyi gezdikten sonra bir kez daha karar verdim.
Ben ressam Bedri Baykam’ı, siyasetçi, muhalif, polemikçi, canlı yayıncı Bedri Baykam’dan daha çok seviyorum.
O da diyor ki, "Ben tüm bunları özgürlükçü olduğum için yapıyorum"...
Sergiyi gezin, kararı siz verin.
Yakmayan meşaleler
Barcelona-Arsenal Şampiyonlar Ligi finalinde ilginç bir ayrıntı vardı.
Bizde de çok tartışılan tribünlerdeki meşalelerin sahayı yakmadığına tanık olduk.
Meşaleler sadece duman çıkardığından mı, yoksa tribünlerin önüne serilen gri branda yüzünden mi bilemiyorum ama meşaleler resmen yakmayan cinstendi.
Düştükleri yeri yakmadılar, bu ayrıntıya Fatih Terim de maç sırasında dikkat çekti.
Bu yenilik güzeldi.
Keşke bizde de bu tür meşaleler kullanılsa.
Hem tribünler renklenir hem de tehlike yaratmamış olur.
Bu arada Star’ın yayını gerçekten dört dörtlüktü.
Hakan Şükür ve Kubilay Türkyılmaz Paris’te; Tümer ve Rüştü, İstanbul stüdyodaydı.
Fatih Terim ne kadar iyi yorumcu olduğunu bir kez daha gösterdi.
Keşke Kanal 1 anlaşsa da Dünya Kupası’nın önemli maçlarını da Fatih Hoca’nın yorumlarıyla izlesek...
Boşanmış babalar
Geçen hafta çocuğunu göremeyen Pınar Dilşeker’i yazınca (bu arada çocuğuna kavuşmuş), benzer durumda erkeklerin de olduğunu öğrendim.
Meğer çocuğunu göremeyen çok sayıda baba da varmış.
Hatta onlar biraraya gelerek www.bosanmisbabalar.com adlı bir web sitesi bile kurmuşlar.
Uzman tavsiyeleri, yaşadıkları olaylar, karşılaştıkları tatsız durumlar, çocuklarıyla kuracakları ilişkiler ve deneyimlerini birbirleriyle paylaşıyorlar. Diyorlar ki; "Hiçbir çocuğun anne veya babasını görmesi engellenmesin"...
Siteyi gezince sadece kadınların evlat hasreti çekmediğini görüyorsunuz.