Paylaş
Diğer insanlar rahatsız olacağı için, bağıra çağıra konuşmalar yapılacağı için...
Bir parça haklılık payı var...
Acaba belediye otobüslerinde de aynı gerekçeyle mi telefon yasağı hala sürüyor?..
Cep telefonları ilk çıktığında otomobilde konuşmayın, frenleri kilitliyor gibi şehir efsaneleri kulaktan kulağa yayılmıştı.
Bugünün otomobillerinde böyle bir risk yok artık.
Peki otobüslerde niye var hala?
Otomobil sektörü cep telefonuyla otomobilde serbestçe konuşturmayı başarırken, havacılık sektörü bunu uçaklarda bile hayata geçirirken
otobüslerde neden hala sürüyor bu yasak?
Hiç inandırıcı değil.
Ya belediyenin elindeki otobüsler eski model (öyle de gözükmüyor), gerçekten ceple konuşmak risk yaratıyor...
Ya da THY'nin diğer yolcular rahatsız olur gerekçesi İETT'de de geçerli.
Bence ikincisi.
Uçakta belki biraz daha zamanı var bu iş için ama otobüste zamanı geldi de geçiyor bile.
Her gün 2 saat otobüslerde olan insanların haberleşme özgürlüğünü ellerinden almak da ne demek.
İETT, belediye otobüslerinde cep telefonunu serbest bırakacak formülü hemen bulmalı.
Görgü dediğiniz şey de yaşanmadan öğrenilmez ki canım...
Siz hele bir serbest bırakın, kavga dövüş otobüslerde telefonla konuşmayı da öğreniriz nasıl olsa....
Sinema salonunda dehşet dakikaları
Anlatacağım olay gerçektir ve İstinye Park'ın 2 numaralı sinema salonunda, cumartesi gerçekleşmiştir.
Bir kadın okurum oğluyla birlikte Bolt filmini izlemek için salona giriyor.
Biraz sonra oğlu su isteyince, film devam ederken kalkıp kendisine en yakın kapıdan su almaya çıkıyor.
Karanlıkta hangi kapıdan çıktığının farkında değil, birden kendini boruların olduğu bir küçük alanda buluyor. Orada bulunan diğer kapıdan çıkmaya çalışıyor, kilitli.
Dönüyor girdiği kapıdan çıkmak için, orası da arkasından kapanmış ve açılmıyor.
Kapıları tekmeliyor, yumrukluyor, bağırıyor, çağırıyor, nafile... Duyan yok.
Salonda film oynadığı için sesini kimseye duyuramıyor. Kabus gibi bir durum...
Eşini arıyor cep telefonundan, İstinye Park'ın güvenliğine haber ver diye...
Eşi telefonlarla ulaşmaya çalışıyor, oradan oraya aktarmalar derken tam 20 dakika kadının bu paniği sürüyor...
Sonunda kapının önünden geçen bir görevli duyuyor ve kapıyı açtırıyor.
İnanamadım, bizzat aradım İstinye Park'ta küçücük yere sıkışıp kalan Sara Mazliyah'ı...
Başından geçenleri dehşetle anlattı.
İstinye Park gibi son derece modern bir binada olacak iş mi bu?
Ya orada yangın çıksa, deprem olsa ve insanlar açık buldukları o kapıya yığılsa...
Sadece İstinye değil bütün sinemalar, salon çıkışlarını her Allah'ın günü kontrol etmeli...
Asıl bu bürokratın filmi yapılmalı
Türk bürokrasi tarihinin rekorlarından biri herhalde İstanbul Telif Hakları ve Sinema Müdürü Asaf Koçtürk’e aittir.
1992’den bu yana görevini sürdüren Koçtürk, 16 yıl süresince altı kez görevden alınmış ve 6’sında da açtığı göreve iade davasını kazanıp koltuğa geri oturmuştur.
Geçtiğimiz hafta yeniden göreve döndü Koçtürk ve 6’ıncı göreve iade davasını da kazanıp bu alanda rekor kırdı.
İlk kez 1996 yılında görevden alınmış, meslek örgütlerinin baskısıyla göreve iade edilmişti ancak sonraki yıllarda hep mahkeme yoluyla bu hakkı kazandı.
Eski Kültür Bakanı Atilla Koç döneminde de aynı şey başına geldi, bir kütüphaneye geçici müdür olarak atandı, sonra davayı kazanıp görevine döndü.
Ertuğrul Günay döneminde de Kültür Bakanlığı’nın hışmına uğradı, görevden alındı.
Davası geçen hafta sonuçlandı ve yeniden işinin başına döndü.
Sinemacıların yüzü gülüyor bu aralar çünkü sektörde sevilen bir bürokrat.
Nedeni de, filmlere yaş sınırı koymak gibi işlerde sinemacılarla aynı dili konuşabilmesi.
Ama bence Asaf Koçtürk kendi hikayesinin telif haklarını almalı ve asıl kendi hikayesini sinemaya çekmeli.
Gogol’ün Müfettiş’i kadar ilginç bir hikayesi var çünkü bizim Bürokrat’ın...
Paylaş