Madrid’de çöpe giden şaraplar

Eğer Avrupa Birliği ülkelerinden birine uçacaksanız aman aklınızda bulunsun, el bagajınızın içinde kesinlikle sıvı bulundurmayın.

Bu karar AB ülkelerinde 6 Kasım’dan itibaren katı şekilde uygulanmaya başlandı.

7 Kasım’da Arjantin’den dönüyordum.

Buenos Aires’ten aktarma için Madrid’e indik.

El bagajlarına Arjantin’den aldıkları şarapları koyan yolcuların halini görmeliydiniz.

Güvenlik görevlileriyle neredeyse gırtlak gırtlağa kavga ettiler.

Açılmamış şişeler dahil olmak üzere bütün şaraplar, viskiler, şampuanlar, diş macunları, saç kremleri, su şişeleri, deodorantlar hepsi çöpe gitti.

Yeni uygulama doğrultusunda kesinlikle kabine bunlar alınmıyor.

12 saatlik Arjantin’den getirdiği şarapların çöpe atıldığını gören bazı yolcular, sinir içinde viski şişelerini açıp çöpe boşalttı.

Bana yar olmadı size de olmasın hesabı...

Madrid’de uygulamanın ilk gününe denk geldiğim için tam bir kaosa tanık oldum.

İtiraf etmeliyim ki, benim de Buenos Aires havaalanında 30 dolar verip son anda aldığım bir şişe şarabım çöpe gitti.

Ben şanslıydım, diğer dört şişeyi bagaja verdiğim için kurtardım.

Ama beş-altı şişeyi birden güvenliğe kaptıran çifler vardı ki, hepimiz onlara acıyan gözlerle baktık.

Peki yeni kurallar sonrasında ne yapmak gerekiyor.

1- AB ülkesi dışından geliyorsanız ve AB ülkesinde aktarma yapacaksanız kesinlikle yukarıda saydığım yasaklı ürünleri bagaja verin. Son anda havaalanından alıp el bagajınıza attığınız ürünler çöpe gidecektir.

2- AB ülkeleri içinde de free shop’lardan yaptığınız alışverişlerde şeffaf torbanın ağzının kapatılmasına, fişinin de dışardan görünecek şekilde torbanın içine yapıştırılmasına dikkat edin. Yoksa onları da son kontrolde kaptırabilirsiniz...

Taşıdığına mı üzülsün, verdiği paraya mı üzülsün uçağa bindiğimizde herkes homur homurdu.

Açtım İspanyol ve İngiliz gazetelerini...

Baktım hepsinde yarım sayfa bu yeni kuraları anlatan ilanlar.

30 dolarlık kayıpla kurtardığıma sevindim, aman AB’ye uçacaksanız bari siz dikkat edin.

Urfa’da parmak atılır mı?

"Rock’çılar Urfa’ya gelse turist diye parmak atarlar."

Dün Kelebek’te Sema Denker’e verdiği röportajda, Mahsun Kırmızıgül Urfalı bir hacı amcaya dayanayarak söylüyor bunu.

"Rock’çılar özenti. Asıl kendilerini geliştiremeyen onlar.

Şarkı söylerken böğürüyorlar.

Bizimkilerin yaptıkları Azeri’nin rock söylemesine benziyor.

Çoğu da rock falan değil, arabesk söylüyor.

Onları dinleyeceğime klasik batı müziği dinlemeyi tercih ederim" diyor.

Pek çok rock’çı eminim, "Bunları söylemek Mahsun’a mı kaldı" diyecektir ama benim takıldığım nokta asıl şu parmak atma meselesi oldu.

Demek ki Urfa’da rock’çılara parmak atılması çok normal.

Daha da kötüsü rock’çıların turist sanıldığı için parmaklanması!

Olayın özrü kabahatinden büyük yani.

Mahsun’un sözlerinden anlıyoruz ki, Urfa’da turistlere parmak atılması çok normal karşılanıyor.

İstanbul’daki kutlamalarda da Rus turistleri taciz edenler, bu ’geleneklerini’ şehre taşıyan Urfalılar olabilir mi?

Bu sözleriyle hem rock’çıları kızdırdı hem de Urfa’yı ciddi şekilde ’tacizci şehir’ sıfatına soktu Mahsun.

Urfa’ya giden bir rock’çı çıkıp yaşadıklarını anlatsa da olay aydınlansa...

Gamze meselesi

Artık söyleme zamanı geldi, İclal Aydın-Tuna Kiremitçi için kullanılan "gamzeli aşıklar" lafının patenti bana ait. Daha doğrusu bunu bana İclal söylemişti de, benim bunu haber yapmama bozulmuştu.

Çok yerde isim vermeden "Bir gazeteci arkadaşımın kazığını yedim" dediği bendim.

Oysa ortada kazık atma falan yoktu, çünkü daha ilişkiye yeni başladığında "ikimiz de gamzeliyiz" sözünü bana kendi söyledi.

Ben bunu haber yaptıktan sonra da herkes onları "gamzeli aşıklar" olarak andı.

Peki bunu bugün niye açıkladım. Dün baktım Vatan bile "İki gamzeli evlendi" başlığını atmış.

Acaba İclal kendi gazetesine de kızacak mı yoksa bu sıfatın kötü bir şey olmadığını kabullendi mi artık?..

"Gamzeli bebek geliyor" haberi yapsam, yine bana kızar mı? Mutluluklar.
Yazarın Tüm Yazıları