Paylaş
Ne diyorum ben; ünlülerin bikinili fotoğrafları çekilir, dünyanın her yerinde çekilir.
Önemli olan bu fotoğrafları nasıl sunduğunuz, nasıl haber yaptığınızdır.
Gazeteci olmak kimseyi aşağılama hakkı vermez bize.
Bizde ise tam tersi, aklına gelen en aşağılayıcı başlığı atmayı marifet sayıyor gazeteler.
Ne demişler Deniz Seki’nin kiloları göze çarpan bikinili fotoğrafına;
“Deniz anası”...
Akıllarınca dalga geçiyorlar, kadını aşağılıyorlar, çok zeki bir başlık bulduklarını sanıyorlar.
Ayıptır arkadaşlar...
Bu başlıklar ve yorumlar Deniz Seki’yi değil zaten yerlerde olan magazin gazeteciliğini küçültür sadece...
Bunu televizyondaki magazin programları acımasızca yapıyor zaten, yazılı basında hiç değilse biz yapmayalım bunu...
Peki biz Kelebek’te ne başlık atmışız aynı Deniz Seki fotoğraflarına;
“İnsafsız yaz”...
Üstelik Uğur Yücel’in kiloları ortada mayolu fotoğraflarıyla aynı başlık altında kullanmışız.
Hani sürekli deniyor ya; “Kadınların selülitleri haber oluyor da, erkeklerin göbekleri neden olmuyor” diye...
O da olmuş işte...
Bir yanda Uğur Yücel’in göbeği, diğer yanda Deniz Seki’nin kiloları aynı başlık altında haber olmuş...
İki ünlü isim için de sadece, “İnsafsız yaz” demişiz...
Kimseyi küçük düşürmemişiz...
Kimseyi aşağılamamışız...
Öyle değil mi, aslında problem selülitlerde, kilolarda değil...
Her şey bu yaz aylarının baştan çıkarıcı insafsızlığı yüzünden oluyor.
Yazın insafsızlığında bir masumiyet, bir doğallık var.
Magazinin insafsızlığında ise acımasızlık...
Çiçek farkı...
Geçenlerde Ayşe Özyılmazel’in saksıdaki çiçekleri temizlerken bir fotoğrafı yayınlandı Kelebek’te. “Ortancalar soldu” demişiz başlıkta.
Melanie Handke adlı okurumuz mesaj göndermiş, “O çiçekler ortanca değil, sardunya” diyor.
“Sardunya ve ortanca birbirlerine hiç benzemeyen bitkilerdir” notunu da düşmüş.
Anlayacağınız, bu kadar dikkatli bir okura gazete hazırlıyoruz biz.
En ufak fotoğraftaki hatayı bile gözden kaçırmayan bir okur bizimki...
Teşekkür ediyoruz hepsine, bizi sürekli diken üzerinde tuttukları için...
Topbaş’a Cumhuriyet kutlaması önerisi
Geçen hafta dünyaca ünlü ip cambazı Nik Wallenda, Niagara Şelalesi’ni ip üzerinde yürüyerek geçti.
Bütün dünya medyasına haber oldu bu...
Peki Wallenda bu rekor yürüyüşü yaptıktan sonra ne dedi?
“Amerika sınırından başlayıp Niagara üzerinden Kanada’ya geçtim. Şimdi Boğaz’ın üzerinde yürüyerek Asya kıtasından Avrupa’ya geçmek istiyorum...”
Bundan iyi fırsat olur mu?
Bu sözün üzerine Kültür Bakanlığı Tanıtım Bürosu ya da İstanbul Büyükşehir Belediyesi daha ne bekliyor?
Tüm izinler verilmeli Nik Wallenda için... O da gelip Boğaz’ın müthiş güzelliği eşliğinde ip üzerinde Asya’dan Avrupa’ya geçmeli.
Milyon dolar ayrılan bütçelerden daha etkili bir İstanbul tanıtımı olur bu...
Hatta bu yıl 29 Ekim Cumhuriyet kutlamalarında yapmalı bu şovu Wallenda...
Ne dersiniz Sayın Topbaş?
Son yıllarda Boğaz’da yaptığınız harika Cumhuriyet Kutlamaları’nı dünya çapında bir şova dönüştürmez mi bu?
2 kat silikon
Bir korku filminin tanıtımı, “2 kat aksiyon, 2 kat terör, 2 kat silikon” diye yapılır mı?
Hafta sonu vizyona giren üç boyutlu Pirana filmi böyle tanıtılıyor.
Bizimkilerin uydurması mı bu diye orijinal fragmanına baktım filmin, “Double action, double terror, double D’s” yazıyor.
Nedir “double D’s”?
Sutyen/bikini ölçüsü...
D en büyük ölçü, “double D’s”i düşünün artık.
Porno terminolojisinde de, silikondan patlayacak kadar aşırı iri memeli kadınlar için kullanılıyor.
Zaten filmde de ortalıkta bikiniyle gezinen bolca böyle kadın var.
Yani “2 kat silikon” derken bizimkilerin bir günahı yokmuş.
Katil balıkların bu macerası “silikonlara saldıran piranalar”mış zaten...
Paylaş