Paylaş
Eskiden hatırlıyorum bu iş tam bir keşmekeşti.
En acılı günlerinde insanlar bin türlü sorunla boğuşur, sevimsiz personellerle muhatap olur, ona buna bahşiş dağıtarak işini binbir güçlükle yaptırırdı.
Ak Parti’nin en büyük avantajı bu...
Kendinden önceki hükümetler, belediyeler yapması gerekenleri yapmadı.
Atla deve değil cenaze işlerini organize etmek ama bugüne kadar ne sağcı ne de solcu hükümetler bu ‘küçük’ işe dönüp bakmadılar bile...
Oysa yöneticilerin ‘küçük’ gördüğü iş, insanların hayatlarının en ’büyük’ olaylarından biri...
Her dakika bir yakının ölmüyor ki elin kolun bağlanıyor, ne yapacağını bilemez halde kalıyorsun.
Cenaze işleri tam da bu noktada elinden tutuyor seni...
Cenaze aracı veriyor, hoca veriyor, yıkanma işlemlerini yapıyor, mezar yeri için keşif yaptırıyor, kazıcıları görevlendiriyor.
Tüm bunlar için kaç lira harcadım biliyor musunuz: 50 kuruş...
Fotokopi çektirmek için 1 lira verdim, 50 kuruşunu da iade ettiler.
Her yere kocaman harflerle yazılmış “Cenaze hizmetleri ücretsizdir, görevlilere bahşiş vermeyin, aksi takdirde işlerinden olurlar” diye...
Tüm personel saygılı ve anlayışlı...
İşine yabancılaşan yok, herkesin cenazesinden ‘cenazemiz’ diye bahsediyorlar.
Sistem tıkır tıkır işliyor.
Olması gereken bu zaten...
Ama olması gerekeni eskiler yıllarca yapmadığı için bunu yapan Ak Parti hâlâ iktidarda.
Beğenseniz de beğenmeseniz de Ak Parti hükümetinin Türkiye için belli avantajları oldu.
Hiç değilse bundan sonra kimse belediyecilik hizmetlerini belli bir çıtanın altına düşüremeyecek.
Bir öneri...
İstanbul Mezarlıklar Müdürü Adem Avcı’ya bir önerim var...
Tek bir personele dahi bahşiş verilmesi yasak cenaze işlemlerinde.
Peki bir-iki yere isteyenin para atacağı bahşiş kutusu koysanız nasıl olur?.. Toplanan bahşişlerin çalışanlar arasında eşit bölüştürüldüğü bir sistem hayata geçirilemez mi?..
Çünkü oradaki görevlilerin yaptıkları sıradan bir iş değil.
Mesela ben lahit mezarla saatlerce uğraşan kazıcı görevliye emeğinin karşılığını verememiş gibi hissediyorum kendimi.
Bir bahşiş kutusuna para bırakılsa belki pek çok insan vicdanen daha rahat hissedecek kendini...
Bakan’dan açıklama var...
Çevre Bakanı’na Boğaz’daki gezi teknelerinin yarattığı gürültü kirliliği ne olacak diye sorup duruyorduk ya, yanıt geldi...
Geçen yıl, 2009 yaz sezonu içinde 4 adet gezi teknesine 1.552’şer lira ceza kesilmiş.
2010 yılı içinde de denetimler sürüyormuş (anlaşılan henüz kesilmiş bir ceza yok).
Ayrıca bu yaz sezonunda gündüz saatlerinde de gezi teknelerine yönelik denetimler planlanıyormuş.
Sayın Bakan’ın basın toplantısında köşe yazarları hakkında söylediklerine ise kendi adıma itiraz etmeliyim.
“Sabah 4’e kadar bu kulüplerde eğleniyorlar, öğlen kalkıp yazılarını araştırıyorlar. Sabah 6’da kalkıp işe giden vatandaşlar var” dedi Bakan...
Kendi adıma ben o kategoride değilim. Sabah 4’lere kadar kulüplerde eğlenmiyorum, 6’da olmasa da 07.30’da kalkıp 08.30’da gazetede oluyorum.
Bu sezon Sortie, Reina, Anjelique gibi Boğaz kulüplerine daha adımımı bile atmadım. Yani kendim için bir şey istiyorsam namerdim...
Sadece Boğaz’daki kulüplerin yasakçı zihniyetle bitirilmesine karşıyım...
Büyük ikramiye çıkarsa ne olacak
Milli Piyango İdaresi, 29 Haziran çekilişi için biletleri 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası temalı bastı. Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel de gazetecilere hatıra olarak bir adet yarım, 2 adet çeyrek Milli Piyango bileti hediye gönderdi.
Peki bu biletlerden birine büyük ikramiye vurursa ne olacak?..
1,5 milyon liralık büyük ikramiyeyi gazeteci cebine mi atacak, federasyona iade mi edecek?..
Yoksa büyük ikramiye birilerine çıktı da, sesini mi çıkarmıyor?
Demirel, piyango hediyesiyle gazetecileri töhmet altında bıraktığının farkında mı?
Paylaş