Son 10 yılda para ciddi şekilde el değiştirip muhafazakar kesimin kontrolüne geçmeye başladı, medyada, televizyonda, sanatta her meslekte paranın peşinde koşanlar da hızla muhafazakarlaşmaya başladılar.
Bakınız Funda Arar bile ilahi albümü çıkarıyor...
Funda Arar diyorum size!
Sesiyle beğenilen, duruşu ve müziğiyle muhafazakarlığın yanından geçmeyen, Musevi biriyle evlilik yapacak kadar açık görüşlü olan Funda Arar!
Şimdi bir grup sanatçı arkadaşıyla birlikte ilahi albümü hazırlamış.
En şaşırtan Funda Arar olsa da, kadroda beni şaşırtan başka isimler de var; Muazzez Ersoy, Hakan Altun, Erhan Güleryüz, Zara ve hatta hatta gerçek bir halk müziği ustası olan Orhan Hakalmaz gibi...
Nedense Ferdi Tayfur, Fatih Kısaparmak, Murat Göğebakan’ın bu işi yapmasına şaşırmadım, her işi yaparlarmış gibi geldi bana...
Kadroda Ahmet Özhan ve Uğur Işılak da var ki, onlar en masumu, zaten yıllardır bu çizgide gidiyorlar.
Bu kadro toplanmış bir ilahi albümü hazırlamış, geliriyle de 11 ildeki okullarda bilgisayar sınıfı, kütüphane, dinlenme ortamları gibi etüt merkezleri açacaklarmış.
Yani bir sosyal sorumluluk projesi, yersen!
Bugün hangi sanatçı albümünden para kazanıyor da, bu albümün satışıyla 11 ilde etüt merkezi açacak kadar para kazanılsın...
Bu yüzden başta Funda Arar olmak üzere kadrodaki kimse "Sosyal sorumluluk projesinde yer aldık" diye savunmaya kalkmasın kendini.
Belki bilmiyorlardır, albümü hazırlayan şirketi söylersem etütlerin nasıl yapılacağını daha iyi anlarlar: Gülen cemaatiyle aynı havayı soluyan Fon Müzik.
Funda Arar’ın buna ihtiyacı mı var, Orhan Hakalmaz’ın, Muazzez Ersoy’un, Hakan Altun’un, Ferdi Tayfur’un...
Dedim ya para ve güç el değiştirdi, onlar da paranın ya da başka ilişkilerin peşinde koşuyorlar.
Ya bu albümde yer almaları için iyi para aldılar ya da yaz boyunca AKP’li belediyelerden iyi konser teklifleri alacaklar.
Çünkü albümleri satmayan sanatçıların en büyük gelir kapısı belediyeler artık.
Yeşilçam’a yakışan tören
Yeşilçam Ödülleri’nin ilki yapıldı, bu törenden önce SİYAD’ın sonra da geçen gün yapılan Ankara Uluslarası Film Festivali’nin çıkarması gereken dersler var.
Yeşilçam ödül töreni ise olması gerektiği gibi şıktı.
Kotla sahneye çıkan Fikret Kuşkan ve Mehmet Günsur’u saymazsak.
Sinemanın kalbinin attığı İstanbul’un böyle özenli, komplekssiz, entelektüel lobiden uzak, popüler filmi dışlamayan anlayışta bir ödül törenine ihtiyacı vardı.
Organizasyon da, ödüllerin dağılımı da bunu kanıtladı.
Bunda en büyük pay Antalya Altın Portakal’ı yeniden canlandıran ve organizasyonda büyük deneyim kazanan TÜRSAK Başkanı Engin Yiğitgil ve ekibinde...
Sonra da Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’da.
Nihayet Abdullah Oğuz, Mutluluk’la bir ödül aldı, gecenin göz kamaştıran kadını ise tartışmasız Nebahat Çehre’ydi, bütün genç kadın yıldızları geride bırakmayı başardı.
Recep İvedik, Yılmaz Güney filmlerini de mi geçti
Tüm zamanların en çok izlenen listesi deniyor...
Bakıyorum listeye;
Kurtlar Vadisi, GORA, Babam ve Oğlum diye gidiyor, şimdi onları Recep İvedik zorluyor.
Rakamlar 4 milyon 250, 4 milyon, 3,5 milyon civarında.
Listedeki ilk 10-15 filme bakıyorum da hepsi 90’lardan sonra çekilen filmler.
Kimsenin araştırmaya maçası yetmediği için tüm sektör söz birliği etmişçesine Türk sinemasını 90’lardan başlatıyor...
Peki 70’lerde çekilen filmler ne olacak?
Yılmaz Güney filmlerinin kapı çerçeve kırdırdığı, Anadolu’da aylarca kapalı gişe oynadığı biliniyor.
Peki ya 70’in ikinci yarısında furyaya dönüşen erotik filmler?
Yılmaz Güney filmlerinin 10-15 milyon seyirciye ulaştığı söyleniyor.
Erotik filmlerin de öyle...
Bu yüzden verilen listelerde, "tüm zamanların" lafını kullanmak doğru değil...
"En çok izlenen Türk filmleri" demek de...
Eğer öyle olursa, Ayastefanos’daki Rus Abidesinin Yıkılışı’ndan bu yana (1914) tüm filmleri değerlendirmeye almanız gerekir.
Bu yüzden listelere "Son 20 yılın en çok izlenen filmleri" demek daha doğru.
Sinema sektörünün 80 öncesine dönük geniş çaplı bir gişe çalışması yapmasının da zamanı geldi artık.