2009 Fransa’da Türk yılı olarak kutlanacak, iki yıl önce Ermeni yılı olarak yapılan kutlamalarda Ermeniler iyi organizasyonlar yapmış ve ses getiren işlere imza atmışlardı.
Ben bu kez 6 ay önceden uyarılara başlayayım da Expo 2015 gibi bir faciayla karşılaşmayalım yeniden.
Zaten Fransızlar ’neden biz bunu yaptık’ havasındalar ve çok önceden ilan edilmesine rağmen 2009 Türk yılından kıvırmanın yollarını arıyorlar.
Hani bir bahane bulsak da iptal etsek havasındalar.
AB üyeliğinin önündeki en büyük engellerden biri olan Fransa’da yapılacak Türk yılı kutlamalarının önemi büyük.
Dışişleri, Expo 2015’te çok kötü bir sınav vermişti.
Harcanan 15 milyon Euro’ya rağmen son dakika belirlenen konserler, yerlerine ulaşamayan davetiyeler ve kötü bir lobicilik faaliyetiyle ve de oylama sonucundaki fiyaskoyla noktalamıştık Expo 2015’i.
Bu kez Dışişleri işi daha ciddiye almış gözüküyor.
Fransa’daki Türk yılı çerçevesinde yapılacak konserler ve kültürel faaliyetlerin organizasyonunu İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’na verdiler.
İKSV en azından Expo2015’i hazırlayanlardan çok daha tecrübeli bu konuda.
Şimdiden çalışmalara başlayarak, 2009’da Fransa’da bizi mahçup etmeyecek organizasyonlara imza atacaklarını umuyoruz.
Kill Bill Özcan
Özcan Deniz, Sema Denker’e dünkü Kelebek’te verdiği röportajda diyor ki; "Hareket etmeyen ayağıma sabaha kadar bakarak oynatmayı başardım"...
Vurulduktan sonra ameliyat olduğu günün gecesi hiç uyumamış Özcan Deniz.
Sabaha kadar gözünü kırpmadan kıpırdatamadığı ayağına bakmış.
Öyle etkili bakmış ki sonunda sabaha doğru ayak bileğinden ’tak’ diye bir ses gelmiş ve kıpırdatmayı başarmış.
Bunu başarabildiği için ben artık ona Kill Bill Özcan diyorum.
Hatırlayın Kill Bill Volume 1’de Uma Thurman komadan uyandığında ayak parmağını bile kıpırdatamaz.
Bu haldeyken kendisini pazarlayan hasta bakıcıyı kafasını kapıya vura vura güzelce bir öldürdükten sonra sürünerek otoparka iner ve bir arabanın içine saklanır.
Uma Thurman o arabanın içinde kıpırdatamadığı ayaklarına öyle bir bakar ki tıpkı Özcan Deniz gibi bir anda ayağını oynatmayı başarır.
Uma Thurman’la Kill Bill Özcan arasındaki tek fark ise filmde Uma Thurman’ın ayak bileğinden ’tak’ sesi gelmemesidir.
Diziler 65 dakikaya düşüyor
Dizi yapımcılarının, oyuncuların, kamera arkasındaki teknik personelin hepsinin ortak şikayeti dizilerin uzunluğudur.
Her hafta 100-110 dakika teslim edilen yapımlar tüm ekibi perişan ediyor.
Bir Demet Tiyatro Star’da ilk yayınlandığında her bölüm 38 dakika olarak teslim ediliyordu.
Bugün Avrupa Yakası her hafta üç tane Bir Demet Tiyatro çekiyor.
Yine onların işi kolay, sit-com çektikleri için.
Bir de dışarıda çekilen dramalar var ki, artık çoğu iki ekiple çalışıyor.
İki ayrı set kurup iki ayrı yönetmen, iki ayrı ses ışık ekibiyle ancak yetiştirebiliyorlar bölümleri.
Artık herkesin canına tak etmiş durumda.
Yeni sezon için masaya oturan yapımcıların kanala dayattıkları tek şey sürelerin düşmesi.
Bugün 100 dakika çekilen Avrupa Yakası, 65 dakika yapmak konusunda atv’yi ikna etmiş durumda.
Diğer yapımcılar da aynı yolu zorluyorlar.
Yeni dönemde Avrupa Yakası’nın yolundan gidecek dizi sayısı hiç az değil.
Dünyanın en iyi oteli listesinde bir Türk
Conde Nast Traveler dergisi son sayısında dünyanın her yerinden yaptığı seçmelerle en iyi restoranları, spa’ları, hotelleri ve gece kulüplerini belirlemiş.
İnsan böyle bir dergiyi alınca ilk yaptığı şey Türkiye’den bir şeyler var mı diye bakmak oluyor. Ama üzgünüm, "Dünyanın en heyecan verici 105 yeni restoranı" arasında tek bir Türk restoranı yer almıyor.
Spa ve gece kulübü listelerinde de Türkiye’den tek bir yer yok.
Hadi yeni açılan çok iyi gece kulübü olmayabilir ama Türkiye’de yeni açılan çok iyi spa’lar var.
Dergi bu konuda bizim spa’lara haksızlık etmiş...
Dünyanın dört bir yanından seçilen geceliği 250 dolar altındaki 136 Hotel listesinde ise Türkiye’den tek bir otel yer alıyor: Kapadokya’dan Serinn House.
Eren Serpen’in sahibi olduğu, mimar Rıfat Ergör tarafından geleneksel motiflere sadık kalınarak, kayadan oyulup inşa edilen Serinn House, Türkiye’nin dergideki tek gururu olmuş.