"Hande olunca insan magazinin kontrolsüz ucuna düşüyor".
"Ben bugüne kadar hiç magazinle ilgilenmemiştim. Ben bunu bilerek yaşamadım".
"Sürekli ’televolelerde’ gördüğün adamdan Beethoven dinlemen kavram kargaşası yaratır".
"Beni seven insanlar Hande ile ilişkimi iyi bulmuyorlardı".
"Son röportajımda çok uyuştuğumuzu söylemiştim ama dün dündür bugün bugündür".
Duyan da zannedecek ki Fazıl Say, Hande Ataizi ismini ilk kez duymuş, hatta ne iş yaptığını bile bilmiyor.
Böyle birinin varlığından bile haberi yokmuş gibi davranıyor.
Sokaktaki adamı çevirsen, Hande Ataizi’yle sevgili olduğunda peşlerine kamera takılacağını, televolelere çıkacağını, magazinin gündeminde yer alacağını bilir.
Fazıl Say ilişki bittikten sonra, "Hande ile ilişkimizi hiç magazine bulaştırmadan yürütebilirdik" diyor.
Oysa aynı Say, ilişkinin magazine bulaşması için elinden geleni yaptı.
Röportajlar verdi, birbirinden ilginç açıklamalarda bulundu, kameraların karşısında olmamak için hiçbir çaba sarf etmedi.
Bir magazin figürünün yanında, magazinden uzak durmaya çabalamak yerine kendisi de magazin figürü oldu.
Şimdi bunun sorumlusu kendisi değilmiş gibi Hande Ataizi’ni suçluyor.
Her şeyden önce bir erkeğe ayrıldığı kadının arkasından konuşmak yakışmaz.
Ben Fazıl Say’dan dişleriyle ilgili özür diledim ve Say’ın magazinel ilişkileri hakkında bir daha yazı yazmamaya karar verdim.
Say da magazin sayfalarında son kez Hande Ataizi’nden dileyeceği özürle yer alsın.
Sonrasında da sadece işini yapsın, artık işiyle haber olsun.
Loğusa avcıları
Seda Sayan yeni bir magazin kavramı ortaya attı: Loğusa avcıları.
Hüsnü Şenlendirici ve Tamer Karadağlı’nın yeni doğum yapan eşlerini bırakarak yeni ilişkiler yaşamasını kastediyor Seda Sayan.
"Adamları gözlerine kestirip, bu dönemlerde onları yakalayan loğusa avcısı kadınlar var" diyor.
İsim vermiyor ama Deniz Seki ve Deniz Uğur örnekleri loğusa avcısı kadınlar olarak öne çıkıyor.
Hem avın hem de avcının kadınlar olması ilginç değil mi?
Erkekler bu av partisinde nerede duruyor?
Ayrıca bu sektörde ne zaman kimin av kimin avcı olacağı belli olmaz.
Bir bakmışsınız loğusa avcısı kadınlar da gün gelmiş av olmuş.
Çıplak DJ, çıplak DJ’lere karşı
Radyocuların yurtdışından gelen ve çıplak şovlarıyla kısa sürede şöhret olan seksi DJ’leri eleştirdiğini yazmıştım geçenlerde.
Türk meslektaşları da eleştiriyormuş Rus Malika’yı, Macar Niki’yi...
Eleştirense Tarkan’ın baldızı olarak ünlenen DJ Berna Öztürk.
"Bunlara bir anlam veremiyorum. İşlerini soyunmadan yapamıyorlar mı? Bir tanesi üstsüz, diğeri neredeyse çırılçıplak. Yaptıkları işten çok görüntüleriyleöne çıkıyorlar" diyor.
Dinime küfreden Müslüman olsa sözü tam da bu durumlar için söylenmiş herhalde.
Çünkü ben DJ Berna’yı hep kulağında kulaklıklar, bikinili, seksi pozlarıyla hatırlıyorum.
Rus DJ’ler gelene kadar bizim çıplak DJ’miz Berna’dan başkası değildi.
Berna Öztürk de aynen çıplaklığı kullanarak DJ’liğinden bahsettirdi.
Malika’nın Niki’nin yolundan daha az dekolteyle çok önce geçti. O günlerden bir fotoğrafını köşeye koyayım dedim...