Fatih Altaylı çok iyi bilir ki, iş rating ve tiraj olunca benim adımı anmaya korkar.
Bu yüzden "Ertuğrul Özkök, Kelebek ekindeki köşesinde Sabah’a saldırmayı sürdürüyor" demiş.
Aklınca geçen hafta yazdığım tirajlarla ilgili yazıyı Özkök’e mál ediyor.
Şimdi Altaylı’ya soruyorum; Sen Hürriyet’teyken de ben Kelebek’te yazıyordum, bir gün Özkök’ün bana yazı yazdırdığını gördün mü?
Görmedin!
Ama ben o dönemde başka şeyler gördüm.
Mesela benim haber ratingleriyle ilgili yazdığım yazıları Özkök’e şikayet ettiğini gördüm.
Hürriyet’te yazmamam, işten atılmam için patron katına kadar her yerde elinden geleni yaptığını gördüm.
Fatih Altaylı’nın tüm baskılarına rağmen Özkök’ün bana yazı yazdırmaya devam ettiğini gördüm.
Bu yüzden, nasıl geçmişte attığın "rating yalanlarını" benim ortaya çıkardığımı adın gibi biliyorsan, bugün "tiraj yalanlarını" benim yazdığımdan da o kadar emin olabilirsin.
* * *
Ben diyorum ki, Ergun Babahan döneminde Hürriyet’le Sabah arasında hafta içi tiraj farkı 50 binken, Fatih Altaylı döneminde 100 bine dayandı.
Sabah Türkiye’nin 3’te 2’sinde Hürriyet’ten ucuz satılmasına rağmen, geçen pazar aradaki fark 201 bindi...
Hafta içi Hürriyet’in satışı 500 bini aştı, Sabah 390 binde...
Şimdi madem bu rakamlarda anlaşamıyoruz, madem internet sitelerindeki rakamlara da inanmıyorsun, var mısın hakem tayin etmeye...
Zaman’ın Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı köşesinde her pazartesi haftalık ortalamaları yayınlıyor.
Sabah’ın kendi dağıtım şirketinin verdiği rakamlar bunlar.
Soralım mı Dumanlı’ya hangimizin yalan attığını?..
"Teknik hazırlıklar tamamlanmadığı için Sabah’ın ağustos rakamları alınmamıştır" diyor.
Bu sitede verilen son rakamlar 1-31 Temmuz ortalaması. (O tarihte de Hürriyet uzak ara önde.)
Farkın daha da açıldığı temmuz sonrası rakamları ise dağıtım şirketleri bilgisine göre vermiş ABC.
Benim söylediklerimin aynısı...
* * *
Rakamlar gibi somut konuda bile yalana başvuran bir Genel Yayın Yönetmeni’nin attığı manşetlerin doğruluğundan nasıl emin olacağız...
Bir de kalkmış "gündemi biz belirliyoruz" diyor.
Haklılık payı var.
Çetelesini çıkaracak olursak, son bir yılda yalan gündem belirlemede Sabah’ın eline kimse su dökemez.
Farkındaysanız Altaylı dışında Sabah’ta, "tirajımız yükseliyor", "gündemi biz belirliyoruz" diyen tek bir yazar da kalmadı.
Sabah çalışanları bile inanmıyor bu iddialara.
Oradaki arkadaşlarımdan biliyorum ki, Altaylı bu yazılarıyla Sabah binasında bile gülünen bir genel yayın yönetmeni durumuna düşüyor hızla...
Herhalde bizim tartışmamız da, Sabah Merkez Dağıtım’dakilerin, "Fatih Bey bu konuda artık yazmasanız, her seferinde daha zor duruma düşüyoruz" demesiyle noktalanacak.
* * *
Bu arada geçen hafta ben bu tiraj meselesini yazdıktan bu yana önemli bir gelişme daha oldu.
Sabah’ın hafta içi satışı biraz daha düşerek 380 binlere geriledi.
Milliyet ve Vatan ise 300 bine dayandı...
Ama eminim Fatih Altaylı bunun için de yalan diyerek yeni bir yalan atacaktır.
Farzedin Tibet’e gittim
Neco’yu yaşadığı aşkı için sonuna kadar savunmuştum...
Ama şimdi karşısındayım.
Neden mi?
Magazincilere saldırmaya başladığı, Beyaz’a çıkarak, Ayşe Arman’a röportaj vererek kendini "temize çekmeye" çalıştığı için...
Hep böyle olur!
Her şeyi magazin basınının gözü önünde yaşarlar, sonra onların üzerine arabasını sürerler, bir magazin muhabiri yerine de Ayşe Arman’a röportaj vererek ne kadar "magazinden uzak kaldıklarını" kanıtlamaya çalışırlar.
Neco, Ayşe’ye demiş ki; "Beni bıraksınlar diyorum. Farz edin ki, Dalay Lama’nın müridi olmaya Tibet’e gittim."
Bu sözler bir yerlerden tanıdık geliyor mu?
Ne demişti, Yeşim Salkım, Arben İçli’yle evlenip Paris’e yerleştiğinde;
"Benimle ilgili tek bir haber yapmayın, Paris’e gidiyorum. Beni öldü farzedin."
Sonra kürkçü dükkanına dönüp, magazin sayfalarında yeniden yer almaya başlamıştı.
İşinize gelmediğinde "Farzedin Tibet’e gidip Dalay Lama’nın müridi oldum" diyeceksiniz...