Dövmeli İnönü

Ben Ahmet Hakan’ın aksine Hürriyet’te cumartesi günü yayınlanan dövmeli Hayri İnönü fotoğraflarını çok beğendim...

Haberin Devamı

Ahmet, bugüne kadar kendini saklayan, ortalığa çıkmayan Hayri İnönü’nün birden bire dövmelerini göstermesinden rahatsız olmuş...
Benimse hoşuma gitti...
Neden mi?
* Türkiye’de siyasete soyunanların tek tip insanlar olmadığını gösterdiği için...
* Şişli Belediye Başkanı’nın kolunda Japon sazan balığı olmasını, siyasetçilerin boynunda futbol takımı atkısı olmasından daha renkli bulduğum için...
* İç karartıcı, sıkıcı siyasete farklı bir pencere açtığı için...
* 60 yaşındaki bir erkeğin sportif ve dinamik olabileceğini gösterdiği için...
* Seçim döneminde değil, seçimleri kazandıktan sonra dövmelerini sergilediği için...
* Tek tip siyasetçi anlayışını yıkmasa da sarstığı için...
* Keşke dövme yaptıran, enstrüman çalan, resim yapan, bisiklete binen, kahkaha atan, eğlenen siyasetçi sayısı artsa dedirttiği için...
* Bir siyasetçi olarak okuru da, seçmenini de dövmeleriyle şaşırttığı için...

Haberin Devamı

Lig TV’yi bıraktım

Ayda 157 lira ödüyorum Digiturk üyeliğine. Herhalde dünyanın en pahalı TV aboneliklerinden biri budur.
Sonunda kendi kendime isyan ettim; evde toplasam sezon boyu 3-5 maç izlemiyorum, neden Lig TV’ye aboneyim diye...
Aradım Digiturk’ü “İptal edin” diye...
10 yıl 5 aydır kesintisiz Lig TV abonesiymişim...
“Neden bırakıyorsunuz?” dedi telefondaki kız...
“Yetmedi mi 10 yıl 5 ay para ödediğim?” dedim...
Lig TV ile bazı paket üyeliklerini de iptal ettim, abonelik ücreti 50 liraya düştü...
Ne var içinde; alt tarafı ekstra birkaç sinema, birkaç dizi ve belgesel kanalı...
Bana kalırsa halen dünyanın en pahalı TV aboneliklerinden biri bu...

Yanlış anlaşılma

Geçen gün yazdığım Senem Kuyucuoğlu’yla ilgili yazıyı samimiyetle söylüyorum Günaydın gazetesini eleştirmek için yazmamıştım.
Dün Mevlüt Tezel’in bana sitem dolu yazısını okuyunca demek ki derdimi doğru anlatamamışım dedim.
Mevlüt de çok iyi bilir; ben bu köşede gazetelerin ve gazetecilerin hakkını isim vererek teslim etmekten hiç gocunmam.
Biz de muhabirlikten geldik, imzanın önemini iyi biliriz. Senem haberini Günaydın’la birlikte Habertürk’te de gördüğüm için gazete/muhabir ismi vermedim. Yoksa herhangi bir artniyetten değil.
Üstelik, aynı haber aynı merkezden bize de geldi.
Posta gazetesi, haberi ilk veren gazeteydi.
Bir gün sonra Günaydın ve Habertürk verdi.
Biz hiç görmedik.
Bu bilinsin istedim.
Medyada yeterince kutuplaşma var, magazin eklerinde olmasın bari...

Haberin Devamı

Ekmeği bırakınca...

Ben kendi kendime söz vermiş biriyim; hayatımda 90 kilo olmayacağım diye...
83-86 bandında geziyorum yıllardır.
Kilo konusunda herkesin olduğu gibi benim de bir hayalim var; 80 kiloya inmek...
Ben bu hayalle yaşarken geçen ay sık yurtdışı seyahatleri, yeme içme derken tartıya bir çıktım; 89.2 kilo olmuşum...
Yuh dedim kendi kendime...
Boy 1.80, kilo 90...
Obezite sınırlarını aşmışım...
O dakikada kararı verdim: Ekmeği tamamen çıkardım hayatımdan.
1,5 aydır toplasan 5 dilim ekmek yememişimdir...
Zaten tatlı düşkünü biri değilim, tatlı da yemiyorum hiç...
Onun dışında her şeye aynen devam...
Gece hayatı, alkol, restoranlar, yemekler, davetler hız kesmeden sürüyor.
Kırmızı şarapçıyım ben votka, viski falan içmem, kalorisi yüksek olan rakıyı da tamamen çıkardım hayatımdan...
Spor desen yok...
Ama iyi yürürüm, nisan ayında ortalama her gün 7 bin adım atmışım (akıllı telefonlar sağ olsun)...
Sonuç?
Dün sabah tartıda 82.9 kiloyu gördüm...
1,5 ayda 6 kilo...
Bunun tek bir nedeni var, ekmeği hayatımdan çıkarmam.
Türk insanı yılda ortalama 150 kilo ekmek yiyormuş.
Dünyanın en çok ekmek tüketen milletiyiz.
Bizden sonra Almanlar geliyor; yılda 90 kiloyla... (Oradaki Türklerin etkisidir bu da...)
Kendimden gördüm arkadaşlar, ekmeği kesince kilolar gitti...
“Ekmeği sigara gibi aniden bırakmalısınız” diyen Canan Karatay haklıymış dedim...

Haberin Devamı

Maçların aynı saatte başlama saçmalığı

Hem Arda’nın olması hem de bizim ligin bitmesi sebebiyle hepimiz İspanya Ligi’ni daha yakından takip eder olduk.
Üç takım arasında soluk soluğa bir şampiyonluk mücadelesi var.
Atletico Madrid, Barcelona ve Real Madrid son haftaya, hatta son saniyeye kadar şampiyonluğu kovalayacak gibi gözüküyor.
Buna rağmen maçların aynı gün, aynı saatte başlaması gibi bir saçmalık yok İspanya’da...
O bize mahsus bir şey...
Düşme hattındaki ve şampiyonluk mücadelesindeki takımların maçları son haftalarda aynı saatte oynanır bizim ligimizde...
İspanya’da ise görüyorsunuz son üç haftaya girilmiş, takımlar kafa kafaya, düşme hattında büyük mücadele var ama maçların hepsi farklı gün, farklı saatte...
Çünkü bizde kafalarda hep bir şike ve teşvik primi korkusu vardır.
Sanki maçlar aynı saatte oynansa yapılmayacakmış gibi...
Mesela ben çok merak ediyorum ligde herhangi bir iddiası kalmayan Eskişehirspor’un son haftalarda düşme hattındaki bütün takımlara neden sürekli yenildiğini...
İspanya’da da aynı şey tartışılıyor işte, Real Madrid’in bu hafta Atletico’yu 2-0 yenen Levante’ye teşvik primi verdiği iddia ediliyor.
Yani maçların aynı saatte oynanıp oynanmamasıyla ilgisi yok olayın.
Bırakın, en azından seyircinin futbol zevkini katletmeyin...


Yazarın Tüm Yazıları