Paylaş
Kavgasız gürültüsüz tek bir festivalimiz var, İstanbul Film Festivali diyorduk orada da işin çivisi çıktı bu sene...
PKK’nın Türkiye’den çekiliş sürecini anlatan “Bakur/Kuzey” adlı belgeselin pazar günkü gösterimi gerçekleşmeyince film koptu.
22 filmin yapımcı ve yönetmenleri, “Bu bir sansürdür” diyerek filmlerini festivalden çektiler.
Bunun üzerine Altın Lale Ulusal ve Uluslararası Yarışmaları ile Ulusal Belgesel Yarışması iptal edildi...
Festivale kapanış töreni bile yapılmayacak.
Yani İstanbul Film Festivali fiili olarak bitti...
PKK belgeseli olduğu için Kültür Bakanlığı sansür yapmakla eleştiriliyor...
Kültür Bakanlığı filme kayıt tescil belgesi alınmadığını söyleyerek, İKSV’yi eksik uygulama yapmak ve yönetim zafiyetiyle suçluyor...
İKSV de, “Festivallerde gösterilecek yabancı filmlerden istenmeyen bu belgenin yerli yapımlar için zorunlu hale getirilmesini kabul etmiyoruz” diyor...
İKSV prosedürü yerine getirmiş olsa da bu belgesel gösterilir miydi, tartışılır...
Ama bu iş belli bir çerçeveye oturtulmadığı sürece belli ki bundan sonra krizsiz, doğru düzgün festivaller yapmamız imkansız olacak artık...
Bu işin çerçevesi de sınırsız özgürlüktür.
Bırakın kim neyi çekiyorsa çeksin...
Son Antalya Film Festivali’nde Gezi belgeseli “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” yüzünden benzer tartışma yaşandı, yönetmenler filmlerini çektiler...
Şimdi İstanbul Film Festivali, PKK belgeseli “Bakur” gösterilemediği için çöktü.
Bundan sonraki yıllarda da benzer tartışmaların yaşanacağından eminim...
Çünkü sanatçının elini bağlayamazsın...
Dün Gezi’yi çeken, bugün PKK’yı çeker, yarın otoritenin beğenmediği bir başka belgeseli çeker...
Göreceksiniz, bu saatten sonra festivallerde sansüre inat böyle işler çeken yönetmen sayısı daha da artacaktır...
Artık her festivalde bir ya da birkaç filmin gösterimini tartışacağız...
Onlar yayınlanmadıkça diğer yönetmenler filmlerini çekecekler...
Krizsiz hiçbir festivalimiz olmayacak, yazık...
Kırmızı halı isyanı
Kırmızı halı konseptine içeriği nedeniyle Oscarlı oyuncu Cate Blanchett isyan ediyor...
Burada sadece takılar, saçlar, elbiseyle ilgili sorular sorulmasından, ‘glam cam’ denilen kameraların tepeden tırnağa oyuncuları taramasından şikayetçi...
“Erkek oyunculara yapıyor musun bunu” diyor...
Haklı...
Çünkü ‘glam cam’den sonra kırmızı halıda şimdi en son ‘mani cam’ saçmalığı çıktı...
Kadın oyuncular kameranın takip ettiği yine kırmızı küçük bir alana elini uzatıyor...
Manikürü nasıl olmuştan, yüzüklerine, tek taşına, saatine kadar yorumlara hedef oluyorlar...
Jennifer Aniston, Julianne Moore gibi oyuncular bu ‘mani cam’e ellerini uzatmayı reddetmişti...
Cate Blanchett da, “Yakında hangi marka tampon kullandığımızı da soracaklar. Daha ne kadar ileri gidebilirler.
İç çamaşırımızı göstermemizi mi isteyecekler. Bu işin bir sınırı olmalı” diyor...
Gördüğünüz gibi ünlülerle medya arasında sınır tartışması sadece bizde yaşanmıyor...
Amatör güzeldir
Farkında mısınız Nejat İşler, taraftarı, destekçisi, yöneticisi olduğu Gümüşlükspor’la futbolda çoktan unuttuğumuz amatör ruh kavramını hayatımıza sokuyor tekrar...
Dün Birgün gazetesinin 12. yılı nedeniyle hazırlanan Birgün’lük Ek’e “Amatör güzeldir” diye bir yazı yazdı Nejat İşler...
Ligden çekilmeyi bile düşünen Gümüşlükspor’un bir yılda nasıl esnafı, bölgede yaşayanları, gençleri kenetlediğini, nasıl bir amatör ruh yarattığını çok güzel anlatmış...
Çarşı’nın desteğiyle yaptırdıkları atkıları Gümüşlük’teki esnafa satarak başlamışlar işe...
Antrenmanlarda, maçlarda, deplasmanda, kahvelerde, meyhanelerde takımla ilgili daha neler yapabiliriz diye konuşmuşlar hep...
“İç saha maçları pikniklere, deplasmanlar sevdiklerimizle yaptığımız gezilere dönüştü” diyor...
Sonunda da bir sezonu devirmişler.
Son maçta Ortakent’e yenilerek bir üst lige çıkma şansını kaybetmiş Gümüşlükspor...
“Eğer futbolla bir şekilde ilgileniyorsanız amatör kulüp maçlarını izlemenizi şiddetle tavsiye ederim” diyor Nejat İşler...
Endüstriyel futbola boğulduğumuz yeşil sahada, amatör bir ruh Nejat İşler gibi hepimize iyi gelecektir...
Nerede Bilic’in karizması
Spor sayfalarına bakıyorum, Slaven Bilic’in yerine Beşiktaş’a hoca aramaya başlamışlar bile...
Yöneticilerin bir kısmı kalmasını, bir kısmı gitmesini istiyormuş.
Daha geçen ay en harika hoca değil miydi Bilic...
Karizmasından, duruşundan, hayat felsefesiyle Beşiktaş’a ne kadar yakıştığından tutun da, takımın başına gelmiş en iyi yabancı hoca değil miydi?
Avrupa defteri kapandı, ligde biraz geri düşüldü hemen ipini çekmek için darağacı kuruldu bile...
Ligin bitmesine 8 hafta var, yere göğe konamayan Bilic tartışılıyor...
Başlı başına şu saçmalık bile Nejat İşler’in yukarıda anlattığım “amatör güzeldir” tezini doğrulamaya yetiyor...
Dün gazeteni gördün mü Ayşe?
Sertab Erener’in geçmişte Sibel Can’la yan yana bile gelmek istemezken bugün birlikte program yapıyor olmasını yazmıştım...
Ayşe Özyılmazel itiraz eti, 11 yılda insanların değişebileceğini yazdı...
Buna itirazımız yok...
İnsanlar değişir elbet, medya olarak bizim işimiz de bunun değiştiğini göstermek...
Benim yaptığım buydu...
Peki beni eleştiren sevgili Ayşe dün kendi gazeteni gördün mü, aynı haberi olayın tanığı menajeri konuşturarak yapmışlardı...
Paylaş