Zeki Alasya-Metin Akpınar’lı Devekuşu Kabare, 80’li yıllarda efsaneydi... Bugünün Cem Yılmaz gösterileri neyse, Devekuşu Kabare’nin oyunları da o zaman öyleydi.
Kapalı gişe oynardı Zeki-Metin... Esprileri dilden dile dolaşır, oyunun ses kasetleri (dikkat video falan değil, sadece oyunun sesinin kayıtlı olduğu kasetlerden bahsediyorum) kapış kapış giderdi. Zeki Alasya ve Metin Akpınar’ın Devekuşu Kabare’yi yeniden hayata geçireceği bir-iki yıldır konuşuluyordu. Şimdi sona gelmişler. Metin Akpınar bu yıl içinde bu işin olacağını söylüyor. Olur da eskisi gibi olur mu ondan şüpheliyim işte! Devekuşu oyunlarının müthiş bir siyasi mizahı vardı, bugün aynısı olabilir mi? Zeki-Metin çok daha gençti, bugün aynı enerjiyi iki saat boyunca sahneye yansıtabilirler mi? Seyirci de değişti, Türkiye de değişti. Yıllardır dükkanı kapalı olan Devekuşu Kabare bu değişime ayak uydurabilir mi? Keşke aynı heyecanı yeniden yaşatabilseler ama bana hiç kolay gözükmüyor.
Taraftara Nevizade yasağı doğru
Galatasaray taraftarının maç öncesinde Nevizade’de toplanmasına isyan etmiş esnaf. İstemiyorlar Galatasaray taraftarını... Gerekçe: Diğer müşterileri rahatsız etmeleri... Haksız değiller. Çünkü küfürlü tezahürat yapıyor taraftar. Sevgilinle, eşinle akşamüzeri Nevizade’ye bir tek atmaya, bir şeyler yemeye gittiğini düşün... Yan tarafta bira içen ve sürekli küfürlü tezahürat yapan taraftarlar var. Bunu yapan taraftar, o müşterinin yerinde olsa ne hisseder? Memnun olur mu? Ama buna karşılık her taraftar grubunun maç öncesi toplandığı barlar, mekanlar vardır Türkiye’de ve dünyada. Galatasaray taraftarı da toplanacak elbet. Ama bu, stat etrafında ve yakınlarında bir yer olmalı. Şehrin en turistik yeme-içme merkezinde değil.
Her yere alışveriş merkezi!
Önümüze gelen her boşluğa bir alışveriş merkezi dikelim bari de rahatlayalım. İstiklal’e alışveriş merkezi dikildi. Emek Sineması’nın yıkılıp yerine benzer bir kompleks yapılması gündemde. Taksim’de Gezi Parkı yok edilip yerine “Eski Topçu Kışlası” adı altında alışveriş merkezi yapılacak. Yetmedi... Sıraselviler’in girişindeki Maksim Gazinosu ve iki yıl öncesine kadar Devlet Tiyatroları’nın kullandığı eski Majik Sineması’nın yerine otel ve ticaret merkezi yapılıyor... Bu da yetmedi... Elmadağ’da yanıp kül olan eski Şan Tiyatrosu’nun bulunduğu araziye kocaman bir alışveriş merkezi yapılacak. Nerede bir boş arazi, nerede eski bir bina var, hemen oraya alışveriş merkezi, ticaret merkezi kuruluyor. Bir boş arazi yeşil alan olarak değerlendirilse... Bir tarihi bina sadece kültür sanat merkezi olarak açılsa dişimi kıracağım... Yok, yok... Taksim bölgesine kaç tane daha alışveriş merkezi kursak rahatlayacak acaba bu şehri yönetenler...
Bufalo avı...
Yıllar önce rahmetli Ufuk Güldemir, Sibirya’da yaptığı ayı avını anlattığında da aynı tepki olmuştu. Ayıyı vurma anını, hatta ayının penisinden içki karıştırıcısı yapmasını anlatması büyük tepki almıştı. Aynı tepkiyi “Bufalonun kalbine beş kurşun sıktım” diyerek Afrika’daki anılarını anlatan Cem Boyner görüyor şimdi... “Kurşun omzundan kalbine girdi. Bufalo üzerimize yöneldi. Tekrar tekrar kalbine ateş ettim. Son anda rehberimiz ayağından da vurmasa bizi temize havale edebilirdi.” Böyle anlatıyor Cem Boyner, bufalonun ölüm anını... Dolayısıyla da hayvanseverlerden tepki görüyor. Ben bu av işinde avcının yanında olamadım hiçbir zaman. Hep avın gözünden baktım olaya... Avcılık daha büyüğünü, daha güçlüsünü, daha irisini vurma hırsına dönüştükçe, ben anlamakta o kadar zorlanıyorum. Bana kalırsa zenginler ve ünlü isimler, -bu tutkularından vazgeçmeyeceklerine göre- hiç değilse bu tutkularını anlatmaktan vazgeçmeli.