Coraline sinemalarda çocuklara izletmeyin

Bugün vizyona giren animasyon film Coraline’ın (Koralin ve Gizli Dünya) afişlerine bakıp da, “Aaa şehre ne güzel çizgi film gelmiş, dur şuna bizim çocuğu götüreyim” derseniz yandınız...

Çocuk kabuslar görür, iki hafta kendine gelemez benden söylemesi. İlk görünüşte masum bir çizgi film gibi duruyor Coraline, sonra birden insanların gözlerinin düğmeden olduğu, yüzlerinin düştüğü tüyler ürpertici karanlık bir masal atmosferine dönüşüyor.Küçük Coraline’ın Narnia’daki gibi dolabın arkasındaki gizli bir kapı bulmasıyla başlıyor her şey.O kapıdan geçince kendi hayatının başka versiyonuyla karşılaşıyor, kendi hayatındaki her karakteri bambaşka görmeye başlıyor.Filmi izlemiş değilim henüz, kitabını okudum...O da bir çocuk kitabı gibi duruyor, içinde çizgiler var, kapağı morlu kırmızılı tasarlanmış, büyük puntolarla yazılmış, satır araları boşluklu tam bir çocuk kitabı...Kitabı bir okumaya başladım “Amanın bu da neee...” Beş yaşındaki kızı Holly için çocuk kitabı yazmaya başlayan Neil Gaiman’ın yazdığı ikinci kitap bu...Bu sefer baba biraz uçmuş, korku-fantastik bir tarza geçmiş.Kızının psikolojisi ne durumda acaba, mesela düğme ve kapı gördüğünde çığlık çığlığa bağırıyor mu yavrucak merak ediyorum.Noel Gecesi Kabusu (The Nightmare Before Christmas) filminin yönetmeni Henry Selick de almış bu kitabı stop motion tekniğiyle (bu işin piri deniyor) animasyon yapmış.Küçük maketlerden yapmış her şeyi, bunların her hareketini kare kare çekerek filmi tamamlamış.Tam bir deli işi yani...Bu deli animasyona da onun gibi bir deli yakışırdı zaten.Yarın ilk işim kitabını okuyup merakla beklediğim, fragmanlarını izlediğim Coraline’ı sinemada da görmek.Şaka falan yapmıyorum 5-6 yaş civarında çocuğunuz varsa götürmeyin ama siz ondan gizli gizli mutlaka izleyin bu uçuk animasyonu.Doyamadıysanız üzerine bir de masalını okuyun...(Koralin ve Gizli Dünya, İthaki Yayınları, 180 sayfa, 14 lira)

Manga kafa bulmaya devam ediyor...

Manga’nın en sevdiğim yanı kendi kuşağının gençliğiyle kafa bulması...Hem onları kıyasıya eleştirip hem de bu kadar sevilmeleri ilginç, iyi müzik yapmasalar sevilirler miydi?..İlk albümlerinde Libido diye bir şarkıları vardı...“Kızıl mı kızıl kızıl saçlar, Ayağında üç çizgi pabuçlar, Tanıdık geliyor bu tavırlar” dedikleri...Şimdi çok daha serti geçen ay çıkan albümleri Şehr-i Hüzün’de var.Albümün çıkış şarkısı Dünyanın Sonuna Doğmuşum’daki sözler yenir yutulur gibi değil...“Naber bak, bende dert yok tasa yok, Mutluyum artık bir beynim yok”...“Namusu bacak arasında ararım, Dişi sinek bile görsem laf atarım” diyerek önce bir erkekleri paralıyorlar...Sonra sıra geliyor kızlara...“Dedikodu yapar, keyfime bakarım, Ağzımda sakız elimde çanta, Fink atarım kaldırımlarda”...“Bağlanmaya sonuna kadar karşıyım, Ama dizilerimden beni ayırmayın” diye güzel bir ayar veriyorlar.“Ayna, ayna hadi söyle benden daha gamsızı var mı, Ayna, ayna hadi söyle benden daha arsızı var mı” diyerek de bitiriyorlar şarkıyı...Gençlerin en sevdiği grup gençlerin yaşam tarzını yine yerden yere vuruyor.Manga’yı bu yüzden seviyorum, hem eğlenceli hem de kurşun gibi şarkı yaptıkları için...

Topaloğlu ABC’ye çıksın

Son dönemde gördüğüm en iyi eleştiri Amerikan ABC kanalının şovmeni Jimmy Kimmel’dan geldi...Mustafa Topaloğlu’nun Obama’ya yaptığı “Welcome to Pricedency” klibini şovunda yayınlayan Jimmy Kimmel; “Dünyayı birleştirmek sanıldığı kadar iyi bir fikirdeğil” demiş.10 numara, muhteşem...Tek bir cümlede bu kadar mı iyi özetlenir Topaloğlu’nun Obama klibi...Mustafa Topaloğlu da Kimmel’ın şovuna 10 dakika katılmak için 100 bin dolar istemiş.Sen de 10 numarasın, sen de muhteşemsin uzaylı.Seda Sayan’a Esra Ceyhan’a yaptığın gibi 2-3 bin lirada kalmayarak en azından Amerikan televizyonları tarifesine göre davrandın.Ama bana kalırsa mutlaka orta yolu bulup anlaş Kimmel’la...Hem Amerikan şovlarına çıkan ilk Türk sanatçı olursun, hem de Amerikan televizyonları gerçek şov neymiş görür.

10 yılda...

Magazin Gazetecileri Derneği’nin gecesinde Zerrin Özer, Ahmet Kaya’nın “Kafama sıkar giderim” şarkısını okumuş ve büyük alkış almış.10 yıl önce aynı sahnede Ahmet Kaya bu şarkılarını okuyup “Kürtçe klip yapacağım” dediği için çatal-bıçak saldırısına uğramıştı.Yavaş da olsa ilerliyoruz, gelişiyoruz ama kalp kıra kıra...

Haberin Devamı

Yazarın Tüm Yazıları