Paylaş
Sponsordan geçilmez festival.
Her markanın, her ürünün kendince bir etkinliği vardır.
Festivalin sponsorlarından biri de dünyaca ünlü kozmetik markası L’Oreal Paris.
Bu yıl 18’inci kez güzellik sponsoru olarak yer alıyorlar Cannes’da.
L’Oreal’in Türkiye ayağı da her yıl bizden güzel oyuncuları götürüyor festivale.
Oyuncular, kırmızı halıda boy gösteriyor.
Bu yıl Cansu Dere ve Fahriye Evcen’i götürdüler Cannes’a...
Cannes’da kırmızı halıya çıkmak demek, bütün dünya medyasının kameralarının üzerinde olması demek.
Zaten ünlü oyuncular, ödüle aday filmlerin yönetmenleri kırmızı halıya çıkmadan önce anons edilirler. “Bilmem kim geliyor kırmızı halıya, şimdi de şu geliyor” diyerek...
Dünyanın en büyük ajansları, gazetelerin foto muhabirleri de hemen pozisyon alırlar en güzel kareyi yakalayabilmek için.
Bu bilgiler sonrasında şimdi Cansu’nun şu fotoğraflarına bir daha bakın.
Cansu poz veriyor da, kime veriyor?..
Arkadaki foto muhabirlerinin umurunda değil. Kendi aralarında muhabbete dalmışlar, kırmızı halıya çıkacak ünlüyü bekliyorlar.
“Bu kız da kim” diyerek ilaç niyetine bir kare bile deklanşöre basmıyorlar.
Cansu için öyle de, Fahriye Evcen için farklı mı?
O da poz verdi kırmızı halıda ama kimse dönüp bakmadı.
Peki bu pozları kime veriyorlar bizim güzel oyuncularımız?
Söyleyeyim;
Sadece L’Oreal’in orada hazır bulundurduğu tek bir fotoğrafçıya...
Cüneyt Çakır
Türk futbolu Avrupa’da dibe çökerken...
Kalite olarak yerlerde sürünürken... Yönetimi, taraftarı, futbolcusuyla dibe vururken...
Bir Türk hakemi uluslararası arenada yükseldikçe yükseliyor.
Parladıkça parlıyor.
Dünya Kupası’ndaki başarılı yönetimlerinin ardından şimdi de Şampiyonlar Ligi finalini yönetecek Cüneyt Çakır.
Bulunduğu sektör sürekli çökerken içindeki bir adamın sürekli yükselmesi kolay başarı değildir.
Bu yüzden helal olsun ve şansın bol olsun Cüneyt Çakır...
Ulusal spor basını yerel spor basını
Mersin’de sadece haftada bir yayınlanan, kendi yağında kavrulmaya çalışan yerel spor gazetesi Paskolik, Mersin-Fenerbahçe maçı öncesinde Emre’yi hedef tahtasına oturtan bir fotoğraf yayınladı.
Mersin’li oyuncunun eline de oyuncak bir silah yerleştirerek, “Hedefte Fener War” başlığını atmışlar.
‘War’ın hem İngilizce hem Türkçe anlamını kullanıp kelime oyunu yaparak.
Aman Allah’ım, bizim ulusal gazetelerin ve televizyonların yorumcuları demediğini bırakmadı Mersin’in yerel gazetesine.
Böyle başlık mı olurmuş...
Şiddete özendiriyormuş...
Ne demek Emre’yi hedefe koymakmış...
Zavallı Paskolik’çiler neye uğradıklarını şaşırdılar, çaresizce özür dilemek zorunda kaldılar.
Yahu kardeşim bu tür fotomontajları, bu tür başlıkları Mersin’in yerel basını nereden öğrendi?
Tabii ki yıllardır aynı fotomontajları yapan, “Yendik mi lan” başlıklarını atan ulusal spor basınından ve ulusal spor gazetelerinden.
Her büyük maç öncesinde yıllarca mızraklar, bombalar, kalkanlar, toplar, tüfekler kullanarak tam sayfa mizansen fotoğraflar basmadı mı, provokatif başlıklar atmadı mı ulusal spor basını?..
Onların günahlarının yanında Mersin’in yerel gazetesinin yaptığı çok masum kalır.
Şimdi bakıyorum, sanki yıllarca bu işi yapanlar kendileri değilmiş gibi ulusal spor basını yerel bir gazeteyi döverek günah çıkarmaya çalışıyor.
Vallahi ayıptır, vallahi günahtır.
Tamam Paskolik’in yaptığı doğru değil ama aynı tepkiyi ulusal gazeteler yaptığında neden göstermiyorsunuz?
Ben Mersinli meslektaşlarımın yerinde olsam, ulusal spor basınının bugüne kadar yaptığı benzer mizanpajları derler, “Önce aynaya bakın” diyerek tokat gibi çarpardım suratlarına.
Paylaş