Paylaş
Bağcılar’daki Vali Cahit Bayar İlkokulu’nda Çanakkale Zaferi’nin 102. yıldönümü nedeniyle 2. sınıf öğrencilerinin sahnelediği oyunda sahneye tabutlar konmuş, tabutların üzerine öğrencilerin fotoğrafları yerleştirilmişti...
Uzmanlar, veliler, toplumun kalabalık bir kesimi buna tepki göstermişti.
Posta konuyu manşetine taşımıştı, ben de “Nedir bu savaş merakı” diye yazmıştım.
Bu olayın üzerinden henüz 1 ay geçti, bu kez 23 Nisan etkinliklerinde benzer sahneler çıktı karşımıza.
Kayseri’de spor salonunda yapılan 23 Nisan töreninde anaokulu öğrencileri silahlı çatışmaya girdi, yerlere yatarak şehit görüntüleri verdiler.
“Şehit çocukların” üzerlerine Türk bayrağı örtüldü.
Hürriyet’in dün bu konuyu manşete taşıması sonrasında da Milli Eğitim Bakanlığı soruşturma başlattı.
Kayseri İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından konuyu incelemesi için bir müfettiş görevlendirildi.
Neden olay yaşanıp bittikten sonra MEB soruşturma başlatıyor da, bu tür olayların olmaması için önceden önlem almıyor?
Bir ayda aynı olayı ikinci kez yaşadık...
Bu kadar mı zor bu tür görüntülerin ortaya çıkmasını engellemek?
Hayır, hiç değil...
Bizim eve her ay okuldan bilgilendirici bir kağıt geliyor, ‘valiliğin talimatıyla’ diye başlayan...
MEB’in yazıp valiliklere göndereceği tek bir satır yazıya bakar bu.
“İlköğretim okulu öğrencilerinin temsillerinde silah, asker, çatışma, şehit gibi kavramlara yer verilmemelidir” diye.
Hepsi bu...
Valilikler bu yazıyı okul yönetimlerine gönderecek ve biz küçücük çocukların boylarından büyük rollerin altında ezilmesinin, travma yaşamasının önüne geçmiş olacağız.
MEB yarın istese bu kararı alır ve hiçbir okulun tiyatro oyununda bir daha bu tür sahnelere rastlamayız.
Gerçekten bitirilmek istense anında biter bu iş.
Ama kritik nokta bu...
Biz bunu gerçekten istiyor muyuz, istemiyor muyuz...
Yoksa çocukların silahlı, kamuflajlı, şehit rolleri oynamasını istiyor muyuz?
MEB çocukların eğitimi kadar psikolojilerini de düşünmeli, çocukların bu tür gösterilerin parçası olmasını engellemeli.
Kaldırımlar motosiklet işgali altında
Trafikteki motosiklet sayısı son 10 yılda yüzde 132 artmış.
TÜİK’in 2016 Aralık sonu verilerine göre; Trafikteki motorlu araçların yüzde 14.2’si motosiklet...
Sadece İstanbul’da trafikte olan motosiklet sayısı 300 bine dayanmış.
Sayı hızla artarken motosiklet konusunda hem otomobil, hem motor sürücülerinin ne kadar bilinçli olduğu konusu can yakıcı şekilde ortada duruyor.
Peki bu artışa karşı belediyeler ne yapıyor?
Antalya, İstanbul, İzmir gibi motosikletin en çok kullanıldığı üç şehirde motosikletler için ayrılan park yeri alanı o kadar az ki...
Hele İstanbul... Bütün kaldırımlar motosiklet parkı...
Yıllardır esnaf işgal ediyor, kafelerin masaları yayalara geçecek yer bırakmıyor diye tartışıyoruz ya, asıl kaldırımları işgal edenler motosikletler.
Önüne gelen kaldırıma bırakıyor adam motorunu...
Onları da eleştirmiyorum. Ne yapsın sürücü, motorunu park edeceği alan yok.
Kimse motosikletler için “şuraya park edin” diye yer göstermiyor.
Şimdiden düşünülmezse bundan 5 yıl sonra İstanbul için motosiklet parkı çok daha büyük problem olacak...
Çocuğun ön koltukta ne işi var?
Demet Akalın bu fotoğrafı görüp de eşi Okan Kurt’a sağlam bir fırça atmadıysa hatırım kalır.
Trafik polisleri de görmediyse buradan suç duyurusunda bulunuyorum, Okan Kurt’a hemen ceza yazılmalı...
3 yaşında bir çocuk otomobilde bırakın ön koltuğa kemersiz oturmayı, bebek koltuğu olmadan seyahat bile edemez.
Yasalara göre suçtur...
Demet Akalın ve Okan Kurt da bunu bilmiyorsa, biz kime neyi anlatalım bu memlekette?
Gece 01.30’da (o saatte 3 yaşındaki çocuğun dışarıda olması da ayrı mesele, hadi onu geçtim), Demet Akalın’ın doğum gününden dönüyorlar ve bakıcının kucağında ön koltukta küçük Hira...
En ufak bir frende kafasını torpidoya çarpacağını, ağzının burnunun kan içinde kalacağını, dişlerinin kırılabileceğini nasıl düşünmezsiniz?
50 kilometre hızla giderken bile bunların hepsi olabilir.
Bazen trafikte görüyorum çocuklarını ön koltukta kucağına alan anne-babaları, durdurup müdahale edesim geliyor.
Ne hakkınız var küçücük çocuğun hayatını tehlikeye atmaya?
O çocuk bilmez ama siz düşünmek zorundasınız.
Demet Akalın nezdinde bütün anne-babalara söylüyorum bunu, çocuklarınızı asla ön koltuğa oturtmayın, ağlasalar da zırlasalar da arkada bebek koltuğuna oturmak zorunda onlar.
Cem Yılmaz, “Komik değilim” diyerek psikoloğa giderse
Puhu TV’de yayınlanan “Fi” dizisinin 4’üncü bölümünde Cem Yılmaz’ın 1 dakika 19 saniyelik kısacık bir rolü var.
Bu sahnede kendini oynuyor Cem Yılmaz ve ‘komik değilim’ şikayetiyle Ozan Güven’in oynadığı psikolog Can Manay’a başvuruyor.
Aralarında şu diyalog geçiyor:
Can Manay: Evet, ne sorununuz vardı?
Cem Yılmaz: Komik değilim...
Can Manay: Bu mu mesele?
Cem Yılmaz: Evet...
Can Manay: Her Şey Çok Güzel Olacak mesela... Çok komik bir filmdi...
Cem Yılmaz: Başka hangi filmlerimi izledin?
Can Manay: Denk gelmedim...
Cem Yılmaz: Bak yılın erkeği seçilmişsin, jüride kim varsa artık!
Can Manay: Meseleye dönecek olursak bir kere yaptığın şeyi bir kere daha yapabilirsin, bisiklete binebilmek gibi mesela...
Cem Yılmaz: Bir WhatsApp grubumuz var, oraya sürekli çıplak fotoğraflar atıyorlar. Gruptan çıkmak istiyorum, çıkamıyorum.
Can Manay: Anlıyorum...
Cem Yılmaz: Anlayamazsın...
Sahnenin tamamı bu kadar...
Ama bu kısacık sahneye GQ’dan ödül almasını da, komikliği üzerine yapılan eleştirileri de sığdıracak kadar özgüvenli...
Cem Yılmaz’ın gücü de buradan geliyor
zaten.
Paylaş