Paylaş
Evi ziyarete gelen herkesten istatistiki amaçlı isim ve geldiği şehri yazması isteniyor.
Benim gibi yazmayanlar da olduğuna göre, bayram tatili de 10 gün sürdüğüne göre rakam 5 binden fazladır.
Oysa girişteki turnikeye bir sayaç konsa kesin rakam çok daha kolay elde edilecek.
“İsmimizi fişlemek için alıyorlar” diye millet birbirine espri yapıyordu...
Ama şaka da olsa insanların ruh halinin böyle olması ve kafalardaki bu algı düşündürücü...
Evi gezip görenlerin hepsinde abartısız tek bir duygu hakim: Hayal kırıklığı...
Bende de öyle oldu.
Çünkü bomboş bir ev...
Dört duvar...
Atatürk’e ait olan tek bir eşya, tek bir hatıra yok.
Duvarda sinevizyon gösterileri, birkaç fotoğraf hepsi o...
Projenin mimarı ve Başkonsolosu Biltekin’le konuştum, “Atatürk’ün burada yaşadığı döneme ait hiçbir eşya yok. Daha önce burada olanlar da Türkiye’den getirilmişti.
Samsun’da içtiği kahve fincanının burada ne işi var. Onu Samsun Atatürk Evi’ne gönderdik. Buradaki eşyaları da farklı Atatürk evlerine gitti” açıklamasını yaptı.
Bu mantıkla Lenin’in Ulyanovsk’taki evinde de eserler ve tablolar olmaması gerekirdi. Ama var, götürüp hepsini Moskova’daki Lenin Müzesi’ne koymamış adamlar.
Doğru, daha önce Selanik’teki evde bulunan parçalar, Atatürk’ün yaşadığı döneme ait değildi.
Ama yine de insan Atatürk’ün doğduğu evde Ata’sına ait bir hatıra bir obje görmek istiyor.
Anneler babalar, elinden tutup götürdükleri çocuğuna dört duvar mı izletsin?
Bir tek Türkler gitmiyor o eve, giden yabancılar boş odaları mı turlasın?
O evin ruhu konulan bir mumya heykelle yaratılmaz...
Benim Atatürk Evi’ni ziyaretim 10 dakika ya sürdü ya sürmedi.
Herkesin öyle...
Duvarlardaki birkaç ansiklopedik bilgiyle ne kadar zaman geçebilir?
Müzeden mutsuz, tatminsiz ayrılır mı insan...
Atatürk Evi’nden herkes öyle ayrılıyor işte...
Atatürk’ün evi sağlamlaştırılmış, güzelleşmiş, pırıl pırıl olmuş...
Ama ruhu gitmiş...
Açılışı yapan Kültür Bakanı Ömer Çelik bu işe el atmalı...
Güzel olan restorasyonu, Atatürk’ün eşyaları oraya ait olmasa da dekorasyonla tamamlama talimatını vermeli.
Eşyaların nereye ait olduğunu yazıyla belirtirsin olur biter...
Kaça uçak bileti buldum?
Selanik’te karşılaştığım Türkler takıldı bana, “Geldiğinize göre sonunda ucuz bilet buldunuz galiba” diyerek...
12 Ekim’de yazmıştım ya...
Eylül’ün 10’unda 900...
1 Ekim’de 1200...
11 Ekim’de 1560 liraydı THY İstanbul-Selanik uçuşu diye...
13 Ekim’de ne olduysa birden 980 liraya düştü bilet, ben de aldım...
Üstelik giderken de uçak yarı yarıya boştu.
THY biletleri borsa gibi...
Ama böyle bir dalgalanmayı borsa bile görmüyor.
Ay her yerde Türkler!!!
Selanik, bu bayram Türk kaynıyordu...
Nereye adım atsan, hangi restorana gitsen birkaç masa Türk vardı.
Şunu belirteyim;
Yurtdışı seyahatinden “Ay şekerim her taraf Türk kaynıyordu” sızlanmasıyla dönenler, benim nezdimde kötekliktir! Ne güzel şey işte;
Türkler’in parası var geziyorlar...
Geziyorlar, dünyayı görüyorlar...
Bundan güzeli olabilir mi?
Keşke 70 milyonun pasaportu, imkanı olsa da, dünyayı gezebilse...
İnşallah önümüzdeki bayram daha çok Türk yurtdışına gider de, “Ay şekerim her taraf Türk kaynıyordu” diye sızlanan Türkler uzaya gitmek zorunda kalırlar...
Paylaş