Paylaş
Artık istiyorum, kaldırdığı zaman alkışlıyorum, bravo diyorum.
Bununla da kalmıyor, maçlarını gidip tribünden izliyorum.
Fenerbahçe’nin Final Four maçındaydım cuma akşamı.
Basketbol oynayan yeğenim Utku, “Dayı maça götürür müsün?” deyince tamam dedim.
Fenerbahçe’ymiş, ezeli rakipmiş falan dinlemeden tribündeki yerimi aldım.
Real Madrid maçında, Fenerbahçe’nin kazanmasını, kupayı kaldırmasını canı gönülden istedim.
Keşke, Beşiktaş da bu yıl UEFA’yı kazanabilseydi.
Peki ne değişti de ben böyle düşünmeye başladım?
Söyleyeyim;
Türkiye pek çok alanda imaj kaybetti, hayatımız daha az renkli olmaya başladı, daha çok zorlukla boğuşur olduk.
Toplum olarak keyfimizi kaçıran çok daha fazla neden var artık...
Bir de tüm bunların üzerine yüzümüzü güldüren şeylerden neden mahrum olalım?
Neden hep birlikte sevineceğimiz, güleceğimiz, eğleneceğimiz, mutlu olacağımız zaferlerimiz olmasın?
Fenerbahçe’nin Avrupa Şampiyonu olmasını ezeli bir rakibin kupa kaldırmasından çok, Türkiye’nin Avrupa’yla bu kadar mesele yaşadığı bir dönemde elde edilen büyük bir başarı olarak görüyorum.
Meseleye Avrupa’ya İstanbul’u, Türkiye’yi, bizim bir takımımızı göstermenin keyfi olarak bakıyorum.
Avrupa’da Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş rekabeti yapacak lüksümüz yok artık bizim.
Avrupa’da her takımımızın başarısını bir diğeri alkışlamalı.
2000’lerde tamam alkışlamazdık ama bugün durum öyle değil.
Diyorum ya keşke Beşiktaş da UEFA’yı kazansaydı, hem futbolda hem basketbolda Avrupa’nın en büyüğü Türk takımları olsaydı.
İnşallah seneye diyelim.
Körü körüne taraftarlık da yapmayalım artık.
Not: Bu arada benim Galatasaraylı olduğumu bilen Fenerbahçeli taraftarlardan tek bir ters söz, ters bakış görmediğimi de söylemeliyim.
Rakip taraftarlara iyi ev sahipliği yaptılar.
Pascal’a yapılan ayıp
Peki ben yukarıda “Türk takımlarını Avrupa’da desteklemenin zamanı” diye yazarken Pascal Nouma’ya yapılana ne demeli?
Fenerbahçe’yi tebrik ettiği için Beşiktaşlılardan yemediği küfür, işitmediği hakaret kalmadı.
Bu yüzden sosyal medya hesaplarını kapattı Pascal.
Eminim Fenerbahçe’yi tebrik ettiğim için benim de Galatasaraylılardan yemediğim küfür kalmayacak.
Ama Pascal ve benim gibi düşünenler kazanacak sonunda...
Neden Türk bayrağı yoktu?
Fenerbahçe-Real Madrid maçında tribünlerde dikkatimi çeken bir şey oldu; hiç Türk bayrağı yoktu...
Fenerbahçe taraftarı Sinan Erdem’de çok güzel şovlar hazırlamıştı.
Hem finalde hem ilk maçta takımlarını her saniye desteklediler.
Ama tribünde Türk bayrakları yoktu.
Üstelik ilk maç 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nda olmasına rağmen.
Sık sık İzmir Marşı okundu ama tribünlerde tek bir Türk bayrağı sallanmadı.
Gördünüz İstanbul’u işte bu
şehir de sizinkiler kadar güvenli
Final Four’da birinci olan Fenerbahçe kadar, bu organizasyonu Sinan Erdem’de başarıyla gerçekleştiren herkesi yürekten kutluyorum.
Bütün dünyaya büyük bir ders oldu bu turnuva.
Hani İstanbul güvenli değildi? Hani uluslararası organizasyonlar yapılamazdı? Hani takımlar gelmeye çekiniyordu?
Hepsini kaldırıp çöpe attı Final Four organizasyonu.
Bütün Avrupa’ya haykırdık; sizin şehriniz ne kadar güvenliyse İstanbul da o kadar güvenli diye. Haykırmakla kalmadık, kanıtladık.
Basketbol Federasyonu’na, Fenerbahçe’ye, en başta da İstanbul Emniyeti’ne büyük alkış gönderiyorum.
Final Four’u en ufak bir olay olmadan başarıyla gerçekleştirdikleri için...
Kadınlar tuvalet kuyruğunda
Bu müthiş organizasyonda bir de eleştirim var; Sinan Erdem Spor Salonu’na. Barlarda, konserlerde, maçlarda hep söylüyorum kadın tuvaletlerinin sayısı çok daha fazla olmalı diye.
Yok, tam tersini yapıyorlar. Final Four’da da aynısı oldu.
Sinan Erdem’in tuvalet bölümünde kadınlara ayrılan tek bir tuvalet varken, erkeklerde onlarca pisuvar ve kabin vardı.
Dolayısıyla kadınlar tuvaletinin önünde uzun kuyruklar oluşurken, erkekler tuvaleti bomboştu.
Bu nasıl bir düşüncesizlik anlamış değilim yıllardır.
Bu tür kalabalık mekanlarda kadınların ihtiyaçlarını düşünen bir Allah’ın kulu çıkmayacak mı?
Paylaş