Kampanyalar düzenlendi, belgeseller çekildi. Antalya’da yunusların havuzlarda nasıl depresyona girdiği İngiliz The Sun gazetesine bile haber oldu. “The Cove” belgeseli bu işin dünyada nasıl bir sektör olduğunu ve yunus katliamlarını çarpıcı şekilde anlatarak büyük ses getirdi... Türkiye’de bu konuda yol alamamak üzücü. Aksine siyasilerimiz, belediye başkanlarımız yunus gösteri merkezlerine giderek gösterileri izliyorlar, elleriyle yunusları besliyorlar. Kadir Topbaş benzer fotoğrafı vermişti geçen yıl... Geçenlerde de Bülent Arınç aynısını yaptı. Alanya’da bulunan Sealanya adlı gösteri merkezinde beş yunus ve üç fok balığının gösterisini izledi... Daha sonra da havuzun kenarına çıkan Zeus adlı yunusu balıkla besledi, sevdi. Eminim Arınç, Zeus’un hapsedildiği havuzda ne kadar mutsuz olduğunu bilmiyordur. Bir süre sonra muhtemelen intihar edeceğinin, eti ve zekası için sömürülen bir hayvan olduğunun farkında değildir. Farkında olsa, o gösteri merkezine adımını atacağını sanmam. Çünkü vicdanlı bir siyasetçidir Arınç... “The Cove” adlı belgeseli izlerse eğer, bırakın gösteri merkezine adım atmayı, yunusların çığlığına kulak vereceğinden hiç şüphem yok.
Birkaç ünlü isim
Gülben Ergen, Twitter’dan ayrıldı. Nedeni, yazdıklarının yanlış yorumlanarak gazetelere manşet olması. Her şeyin olduğu gibi Twitter’ın da iyi-kötü yanları var tabii böyle... Hülya Avşar, TNT’de yapacağı yeni programını “Siyaset Meydanı’yla Hülya Avşar Show’un karışımı bir şey olacak” diye özetliyor. Hibrit bir programa hazır olun yani... Seren Serengil’le Hülya Avşar’ın “Chanel’in tüylü botlarını önce kim giydi” tartışması kadar komik bir şey görmedim ben. Ha biri önce giysin, ha diğeri... İkisine de yakışmamış sonuçta. Nilgün Belgün, “Yok Böyle Dans’tan tam zamanında elendim” demiş. Hocanın “Eşekten zaten inecektim” demesine benzedi bu... Piiz adlı Eskişehirli bir grupla tanıştım, cumartesi 102.8 NTV Radyo’da konuğum oldular. Müzikleri de iyiymiş, sohbetleri de... Eskişehir’i daha çok sevmem için bir neden daha oldu.
Sinemacı Sinan Çetin!
Sinan Çetin iktidar yanlısı bir sinemacı mıdır? Kesinlikle evet. Bunu kendisi de inkar etmiyor zaten, Ak Parti’ye oy verdiğini açıkça söylüyor. Referandumda evet oyu verdiğini de... 2011 seçimlerinde oyunu Ak Parti’ye vereceğini de açıkça deklare etti. Son olarak, “Belki ben iktidarın değil, iktidar benim yanımdadır” diyecek kadar egosunu da sergilemiş Zaman’a verdiği röportajda... Bir sinemacı iktidar yanlısı olamaz mı? Elbette olabilir. Sinan Çetin’in Ak Parti’nin yaptığı her şeye körü körüne itiraz etmemesi... Ak Parti’nin yaptığı doğru şeyler olduğunu da söylemesi... Ne kadar doğruysa... Bir sinemacının hiçbir rezerv koymadan, avuçlarını patlatırcasına iktidarın yaptığı her şeyi alkışlaması da o kadar yanlış. Belki de bu yüzden son 10 yıldır Sinan Çetin’e sinemacı değil, reklamcı diyoruz.
Yenilere...
Albüm satışları düşüyor ama bir yandan da sürekli yeni sanatçılar çıkıyor. Her hafta en az 10 yeni CD geliyor masama, çoğu da ilk kez duyduğum isimler. Yapmamaları gerekenleri sıralayayım: Sıradan CD kapak fotoğrafları çektirmeyin, erkeklerin elde gitar, kadınların göğüsler ortada CD kapakları bir şey ifade etmiyor... Gazetecilere hediyeler göndermeyin, hediye gönderdiğiniz zaman haber olacağınızı zannetmeyin. Enteresan CD paketleri, garip garip CD konseptleri yapmayın, unutmayın aslolan zarf değil mazruftur. Tanıtım için birileriyle paparazzilere yakalanmayı, piyasa mekanlarda görünmeyi aklınızdan bile geçirmeyin. Bunların hepsi fena halde demode artık...